Zulme sessiz kalanlar… Eneleri uğruna… Veyl size
Allah zulme sessiz kalmaz hani firavunlar, ve nemrutlar… mahşerde ve mizanda büyük muhasebe görülecek ve herkes layık olduğu akıbete uğrayacaktır. Kilise tarihinden günümüze etmedik zulüm bırakmadı… Zamanımızda da İslam alemini kabili…. Musaların Firavunu… İbrahimlerin Nemrutu…
Müslümanım diyen, zulme sessiz kalma…
Dünyada geçtiğin nimetlere ödül olarak aynısı cennette verilecekse, papaz da huriyi hak ediyor. Rıza için yapıyor hem. Ama zülme sessiz. Hristiyan sömürgeciliğine sessiz… Her zulme sessiz.
Zulme sessiz kalan … veyl sana
Her zulüm dedim. Şirk zulümdür. Allah baba demek büyüklük vermek yetmez ey kilise… İlahlık yardımcı istemeyen bir makamdır…
Zulme sessiz kalan… Veyl sana
Kilise sömürüden beslendi… ťKabili oldu İslam dünyasının… Secdeli biri öldürülmez… İlâhî ise dinin…
“Kız çocuklarını kızgın kumlara gömdüler” Allah sessiz kalmadı… Suçları ne dedi… Allah kilisenin zulmüne de sessiz kalmaz…
Zulme sessiz kalma… İnsan değil misin?
Dünya cennet olsun insanlar kardeş olsun… dersen nimet herkesin secdeli olması… der Kur’an, KUR’ANın insanlığadır çağrısı bu gün bu ayetle:
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz…”(Al-i İmran 3/103)
O gün Müslüman toplumunda ayrılık oldu… Bu gün insanlık aynı halde. “Allahın nimeti sayesinde ancak kardeş olunur” ama teslimiyet yok.
İslamdan kim ayrıldı tek beden gibi değil dünya insanlığı İnsanlık Ademden türedi ve kardeş ve bir beden tek beden… İşte hadis: “Nasıl bir uzvu rahatsızlandığında bedenin diğer uzuvları uykusuzluk ve ateş ile onun için çırpınırsa, müminleri de birbirine karşı merhamet, muhabbet ve şefkat gösterme hususunda böyle bir beden bütünlüğü içerisinde görürsün.”(Buharî, Edep, 27.) O günkü topluma yapılan bu öğreti zamanımızda bütün dünyayadır… Zamanımızda daha Afrika aç… İslâm ülkeleri birbirini boğazlıyor… İnsanlığa düşen görevler var…
Kur’an geldiği topluma hitap etse de her asra ve bütün insanlığadır onun her hitabı… İşte bu ayet zulme sessiz kalma diyor… Zamanımız dünyasına da seslendir Kur’anı…
“Bir görseydin o suçluları: Rab’lerinin huzurunda, mahcupluktan başları önlerine eğilmiş şöyle derken: ‘Gördük, işittik ey Rabbimiz! Ne olur bizi dünyaya bir gönder! Öyle güzel, makbul işler yaparız ki! Çünkü gerçeği kesin olarak biliyoruz artık!’ “
“Eğer dileseydik bütün insanlara hidayet verir, doğru yola koyardık. Lakin ‘Cehennemi cinlerden ve insanlardan bir kısmıyla dolduracağım.’ hükmü kesinleşmiştir.” (Secde, 32/12-13)
Kitap ehli saydıklarımız da zulüm yarışında… Onlara da seslendirelim Kur’anı ve bu ayeti: “Öyle ya, mümin olan, hiç fâsık gibi olur mu? Bunlar asla bir olamazlar” (Secde, 32/18) ehl-i kitabın az da olsa budisten farkı olmalıydı… diyelim ama “Kimi hindu, kimi bilmem ne bela…” diyelim. Kilise neden farklı değil… soralım…