Alınan her nefestir, bir sonraki nefesin referansı, yarının garantisi. O nefes ihtiyacıdır ki bizi büyütür, geliştirir, dünyayı zenginleştirir ve o nefes ihtiyacıdır ki o dünyayı bize dar eder…
Kendini var ederken diğerini de yok eden canlılar arasındaki farkı, yok ederken bir yandan da var etmeye çalışan insan belirler. Her canlı gibi hem hayatta kalmak, hem de neslini devam ettirmek gibi en temel ihtiyacının peşinde olan insanoğlu, yıkarken yapar, savaşırken barışırız da. Sadece kendi açlığı, susuzluğu, cinselliğinin derdine düşmüş ilkel benliğimizin üstüne akılla vicdanla örülmüş yeni benlikler de inşa etmeye çalışırız. Bir süreliğine kendimizden vazgeçip, diğer insanları, bizim dışımızdaki canlıları, dahası doğayı algılamaya gayret ederiz. Velhasıl kolaya değil, zora da talip oluruz.
Ancak insanoğluna özgü bu özelliğin her bir insanda aynı derecede olduğunu söylemek ne yazık ki pek mümkün olmasa gerek. Kimileri ilk benliğinin peşinde iken, kimileri üst benliğinin çemberinde, kimileri de aklının hizmetinde olabiliyor…Birileri yapmaya çalışırken birileri yıkıyor, birileri sevmeye çalışırken birileri de öldürüyor… Birinin doğrusu, diğerinin yanlışı olabiliyor. Bütün bu hengamenin arasında da alt ve üst benliğinin arasına aklını koyabilen birileri de dengeyi sağlamaya çalışıyor…
İşte bu nedenledir ki hiç kolay değildir anlamak, anlamaya çalışmak…
Kendi yörüngemizden çıkıp, kendimizden çıkmadan; iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış, haklı-haksız sıfatlarımız arasında sıkışıp kalmadan diğerini, ötekini anlamak, anladığımızı da anlatabilmek;
sadece sevilmeyi değil, sevebilmeyi; sadece alan değil veren bir el olabilmeyi becerebilmek;
kendimize rağmen ötekine tahammül edebilmek; bedenimizi büyütürken, aklımızı vicdanımızı da büyütebilmek; kısacası içimizdeki çocuğu yok etmeden bir yetişkin var edebilmek gerçekten zordur…
Ki bu zorluktur yaklaştırır insanı insana; bu zorluktur ki uzaklaştırır insanı insandan…
“Bütün bu hengamenin arasında da alt ve üst benliğinin arasına aklını koyabilen birileri de dengeyi sağlamaya çalışıyor…
İşte bu nedenledir ki hiç kolay değildir anlamak, anlamaya çalışmak…
Kendi yörüngemizden çıkıp, kendimizden çıkmadan; iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış, haklı-haksız sıfatlarımız arasında sıkışıp kalmadan diğerini, ötekini anlamak, anladığımızı da anlatabilmek;
sadece sevilmeyi değil, sevebilmeyi; sadece alan değil veren bir el olabilmeyi becerebilmek;
kendimize rağmen ötekine tahammül edebilmek; bedenimizi büyütürken, aklımızı vicdanımızı da büyütebilmek; kısacası içimizdeki çocuğu yok etmeden bir yetişkin var edebilmek gerçekten zordur…
Ki bu zorluktur yaklaştırır insanı insana; bu zorluktur ki uzaklaştırır insanı insandan…”
Elinize sağlık hocam. Başka yazı göremedim ben ???
NEden bizi, bilgi ve birikimlerinizden mahrum bırakıyorsuznu?:) Vaktiniz oldukça yazın çünkü değerli şeyler bunlar…