Kendi teleskopundan gökyüzüne baktı…
Önce Jüpiteri ve uydularını gördü, sonra diğerlerini…
Ve haykırdı!
‘’Evet! Dönüyor işte! Onlarda dönüyor, Dünya’da…’’
Hemen bir kitap yazdı.
Karanlık fikirli Avrupa’da, kitabı yok sattı.
Dünya,Hristiyan yalanlarının anlatıldığı gibi,öküzün üstünde durmuyor, dahası dönüyordu işte!
Vatikan çıldırdı…
Galile haklıydı…
Haklı ama bir o kadar da ihtiyar ve güçsüz.
Karga tulumba,papalığın huzuruna çıkartıldı…
Yazdıklarının hepsini yalanlanması emredildi…
Hayatının sonuna kadarda zindanlarda çürüyecekti…
Papaz sordu! ‘’Yalanlıyor musun?’’
Cılız bir ses tonuyla, ‘’Evet!’’ dedi aciz Galile…
Muhafızlar; iki yanını sarmış halde, mahkeme odasından çıkartılırken, mırıldanıverdi Galile…
‘’Ama dönüyor işte!’’
—
Avrupa’nın karanlığı zifirken, Asya aydınlatıyordu, Dünya’yı o zamanlar…
Hindistan’da ki, Şah-ı Cihan adlı bir hükümdardı, bu ilmi aydınlığın sebebi…
Sanat,astronomi,tarih, coğrafya, edebiyat,fizik…
Hint fukarasının kursağından en nihayetinde ilimi geçiriyordu, aydınlıkçı hükümdar…
Ve tabiî ki,Şah-ı Cihan’ın o çok sevdiği karısı anısına yaptırdığı muhteşem,Tac Mahal!
***
Dara ve Aranze adında iki tane oğlu vardı Şah-ı Cihanın…
Birisi ak ise öbürü kara…
Tarih tekerrürden ibaret ya hani.
Habil ile Kabil’in gen mirasçısıydı iki kardeş sanki.
Dara ne kadar aydınlıkçıysa, Aranze’de o kadar kapalı görüşlü ve gaddardı.
Tahta Dara geçecekti, Şah-ı Cihan’ın ölümünden sonra…
İlmin ışığı devam etmeliydi, Hint topraklarında…
Ama,Baba hükümdarın hastalığı, engel oluverdi bu hamleye…
Babası yatak döşek hasta halde yatağa mahkum iken,
Kardeşi hakkında ‘’fetva’’ çıkarttırdı Aranze…
Sapık-Dinsiz karaçalısı vurulmuştu bir kere…
Dara’yı, hamamda yıkanırken yakaladı, kardeşinin adamları…
Önce dövdüler, sonra boğazını kestiler!
Artık Aranze’ydi tahtın tek sahibi…
Kesik başı, Şah-ı Cihan’a yollayıverdi, zalim Aranze!
Kayıp Yusuf’un acısından, ağlamaktan kör olan Yakup peygamber misali
Şah-ı Cihan’da, avuçlarının arasında ki;kanlı başın hüznü ile göçüverdi bu Dünyadan…
***
Önce alkolü yasakladı Aranze…
Ardından gerisi geldi…
Müzisyenlerin, çalgılarını toprağın derinliklerine gömdüler…
Tarihçilerin, eserlerini yakıverdiler…
Astroloji ve Sanat, Şeytan işi oluverdi…
Her türlü alet ve edevatın kullanımı, zinhar HARAM ilan ediliverdi birden…
Ve Şah Cihan’ın ölümsüz fikirleri şu dersi verdi tüm insanlığa!
‘’Bir kişinin iradesinin bağlı olduğu bir sistemde, hürriyet ve ilerleme daimi olamaz!’’
ALİ RAUF YÜRÜR
MART 2013