Atalarımız; “Zaman olur ki, hayali Cihan değer!” demişler…
Fikri gediğine koyan, değerlerin bize miras bırakıldığı büyük hazine…
Erzurum Yavuz Selim İlk Öğretmen Okuluna yüksek bir puanla 1954 tarihinde girdim, 1960 tarihinde de yine dereceye girenler arasında bir saat hediyesi alarak mezun oldum.
Bugünkü yazı hayatımı, Şairliğim okulda aldığım temel değerlere ve bana destek olan Seyit Fikri Yanık Ömeroğlu, Fikret Öztürk, Şevket Cansu, Rıza Köker, Burhan Alkar, Edebiyat Öğretmeni Naim Alkan ile diğer öğretmen ve idarecilere borçluyum diyebilirim. (Ölenlere rahmet diliyorum.)
Ders saatleri dışında ve tatillerde; Türkiye’nin en büyük kütüphanelerinden biri bulunan bu okuldaki kütüphanede zamanlarım geçti. Binlerce kitap okudum, not aldım. Bugün Bursa’nın tek özel kütüphanesi olan kütüphanemde, on binlere varan arşivimde bu Bilgi/Belgeler/Notlar mevcuttur.
Öğretim gördüğüm yıllar arasında, okul kütüphane müdürlüğüne, Hakkı İbrahimoğlu bakmıştı. Oğlu Fehim İbrahim Hakkıoğlu da ayni okulda talebe ve iyi bir ressamdı. İbrahim Hakkıoğlu, başta ahlâk ve tasavvuf konularına yer veren çok yönlü eser MÂRİFETNÂME yazarı İbrâhim Hakkı Erzurûmî’nin torunudur. Ayni zamanda şairdir. FERYAT VATAN isimli basılmamış Osmanlıca eserini, sınıf arkadaşım Sait Kâmil Duman’la birlikte tercüme etmiş, zaman içinde okul etkinliklerinde ve sınıfta okumuştum.
Yavuz Selim İlk Öğretmen Okulu,çok sayıda üstün başarılı öğrenciler yetiştirmiş, hayatta olanlar çok sayıda eserler vermişlerdir.
Okul yıllarında 6/A Sınıfı öğrencisi Mahir Aksakal, Hikmet Nuri Kavcıoğlu ile 6/B sınıfı öğrencileri Ben, Nizam Özer bütün etkinliklerde, göcelerde, özel davetlerde, münazaralarda, Bayramlarda, Şiir okuma yarışmalarında okulu temsil etmiş, çeşitli dereceler ve ödüller almıştık.
Hayatta kim var, kim yok, bilemiyorum. Rahmete kavuştularsa, rahmetler dilerim.
Kütüphane sorumlusu Hakkı İbrahimoğlu’nun oğlu Fehim İbrahim Hakkıoğlu halen hayatta ve İstanbul’da bir resim atölyesi var. Çakıl taşları ile eserler meydana getiriyor, yaş seksene dayandı.
İnternet sitelerinde bu ressam hakkında şöyle bir bilgi var:
“1940 yılında Erzurum’da doğan İbrahimhakkıoğlu, ilk resim çalışmalarına Öğretmen Okulu’nda başladı. Resim öğretmeni Burhan Alkar’ın teşvikleri ile insan figürleri üzerine desen çalışmaları yaptı. Daha sonra ressam Cemal Bingöl’den iki yıl ders alarak renk anlayışını geliştirdi.
Önceki tablolarında yağlı boya kullanan İbrahim Hakkıoğlu, 1963’den sonra çakıl taşları ile resimler yaptı. Çakıl taşlarını olduğu gibi, tabii şekil ve rengiyle tablolarına taşıyan ressam, bu tarzın dünyada ilk temsilcisi oldu. Renk bakımından sınırlı bir malzemeyi ustaca kullanarak canlı ve derinliği olan eserler verdi.
Sanatçı, yaptığı çalışmalarıyla dünyada ilk ve tek olma özelliğini taşıyor. Çakıl taşlarını kullanarak taşların doğal renkleri ile tuvalde ışık-gölge, derinlik oluşturan sanatçı, değişik ülke liderlerinin portrelerini çalışmış ve dünyanın farklı köşelerinde koleksiyonerler sahibi olmuştur.”
Ayni okulun çatısı altında, ayni havayı teneffüs ederek, ayni öğretmenlerden ders alarak yıllar geçirdiğimiz Fehim İbrahim Hakkıoğlu hakkında mazide bir kırıntı kalan hatıramı yazmak istiyorum.
Resim dersimize gelen öğretmen Burhan Alkar, öğrencilere beşerli gruplar halinde birer tablo yaptırır. Kolay olmayan ve beceri isteyen bu ödevde tabloların iyi, güzel olması için ustaya ihtiyaç duyulur.
Teneffüs saatlerinde; eli kalem tutan, iyi bir ressam olan İbrahimhakıoğlu tablo yapan arkadaşlarımızın yanına gelerek fırça ile yardımcı olur. Bu durumu babası Hakkı Beye şikayet ederler…
Mezun olduktan sonra Fehim İbrahim Hakkıoğlu ile rabıtamız kesilmedi. Zamana zaman telefonla da olsa görüştük. Hatta bir ara bir televizyon programında, telefonla katılarak babasının FERYAT VATAN şiirini okudum.
Aradan atmış yıl geçmiş, dile kolay… Özel İnternet sitesinde ağarmış saçları ile Hakkı Beyin başarılarını gördükçe onur duyuyorum. Evlatlarından biri de ressam imiş. Başarılar dilerim.
O Güzel tablolarından birini, özel kütüphanemizde görmek isterim.
Okul arkadaşımız ressam Fehim İbrahim Hakkıoğlu’na bir şiirimi armağan ederek, yazıma son vermek istiyorum.
BİZİMDİR!..
YATARIM, KALKARIM, BEKLERİM YAZ’I,
DERİNDEN DERİNE GELİR BİR SIZI,
YANAKLARI MÖHRELİ AVŞAR KIZI,
“KIRK GÖZELER, YEDİ GÖLLER” BİZİMDİR!
YAZ GELSİNDE ÇIKAK BİZİM DAĞLARA,
BÜLBÜLÜN ÖTTÜĞÜ MERÂM BAĞLARA,
NÂME GETİRİN HAYAT VEREN SAĞLARA,
YEDİVEREN ÖZEL GÜLLER BİZİMDİR!.
HAVASI VAR, SUYU VAR, GÜZELİ VAR,
OZANI VAR, KIZANI VAR, AŞKI VAR,
SAZANI VAR, YAZANI VAR, YÂRI VAR,
BULUTLAR ÜSTÜNDE TÜLLER BİZİMDİR!
CAMİLERDE GÜR EZANLAR OKUNUR,
KİLİMLERİ NAKIŞ NAKIŞ DOKUNUR,
FERYÂT EDER SEVDÂLILAR YAKINIR,
BÜKÜLMEZ KOL, İNCE BELLER BİZİMDİR!
SEMÂLARDA DALGALANIR AL BAYRAK,
SURLARA DİKİLİR İNMEYEN SANCAK,
ALLAH İÇİN BAŞLAR EĞİLİR ANCAK,
TÜRKÜLERDE YÜCE DİLLER BİZİMDİR!
TOPLAR ATILIR BAYBURT KALASINDAN,
HAK SAKLASIN KAZA VE BELÂSINDAN,
VATANA SEVDÂ YÜKLÜ KÖLESİNDEN,
EDİRNE’DEN VAN’A İLLER BİZİMDİR!
EFE VAR, DADAŞ VAR EĞİLMEZ BAŞLAR,
HİLÂLE BENZETİLİR ,YÂRİN KAŞLAR,
BAYBURT’TADIR KIRMIZI, BEYAZ TAŞLAR,
ÇİÇEKLİ, ÇİLEKLİ ÊLLER BİZİMDİR!
TEZEK YAKIT OLUR, TÜTER OCAKLAR,
ECDATTAN EMÂNET KALMIŞ BUCAKLAR,
SEVGİ SEVGİLİYİ, AŞKI KUCAKLAR,
DAĞ YAMAÇTAN İNEN SELLER BİZİMDİR!
YUNUS SEVGİSİ, KEREM AŞKI BİZDE,
MECNUN’UN GEZDİĞİ ÇÖLLER VAR BİZDE,
KEMÂL KALEMİNDE İRFAN VAR BİZDE,
MIZRÂBIN VURDUĞU TELLER BİZİMDİR!
KEMÂLİ (İLHAN YARDIMCI)