Her darbenin neticesinde yeni bir hukuk ya da hukuksuzluk dayatılır. Uymayanlar insanî olmayan usullerle cezalandırılır. Muhalifler ya da muhalif olma ihtimali olanlar hapsedilir, hatta katledilir.
İstanbul işgal altındadır. Ankara’daki hükümet ise kendilerini Ankara’ya gönderen Osmanlı Devleti’ne Saltanatı ilga cüretinde bulunarak 1922’de darbe yaparlar.
Bununla iktifa etse iyi. Cumhuriyet’in ilanından önce 27 Mart 1923’de Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey, Topal Osman’a öldürtülerek en güçlü rakip ya da muhalif ortadan kaldırılır.
Ardından Müslümanların 13 asırlık Hilafeti ânî ve keyfî bir kararla kaldırılır. Bu yetmez, Türklerin 10 asırlık alfabesi, kılık kıyafeti, Kur’an-ı Kerim’i bulundurma ve hatta okuması yasaklanarak; din, kültür ve mazi ile bağı koparılır.
Osmanlı’ya ait eserler talan edilir, batı kökenli kelimeler korunurken, Arapça ve Farsça kökenliler yasaklanır. Hâsılı bunlar da bir milletin inancı, değerleri ve mazisinden koparılarak yeni bir şekil ve istikamet vermeye dönük bir darbedir. Hemen her darbecinin yaptığı gibi pek çok siyaset, ilim ve din adamı infaz edilir.
1950’de iktidara gelen Celal Bayar, Mustafa Kemal’i “2. Adam”ın şerrinden korumak gibi bir gerekçeyle, ‘koruma kanunları’ ihdâs eder ki, müteakip darbelerin tümü de aynı gerekçelere dayandırılır. Başka bir ifadeyle zulümlerine ‘Kemalizm’ gerekçe yapılır. 2. Adam ise öcünü, 27 Mayıs 1960 darbesiyle alır.
1960: PAPA 23. JOHN
Her darbenin fâili, tahrik ve destekçileri olur. Hiçbir darbe güçlü bir dış destek olmadan başarılamaz. Bizdeki tüm darbelerin ardında mutlaka ya İngiltere ya da ABD vardır. Bunlar bazen ayrı, bazen de müşterek hareket edebilirler. 1920’lerde gerçekleşenlerin ardında şüphesiz ki, İngilizler vardı. 27 Mayısçıların ardında ise dünyanın yeni jandarması ABD. Müteâkiplerinde ise her ikisi birden…
1958’de Amerikan Deniz Kuvvetleri, Fred Haynes adlı bir gerilla ve kontrgerilla uzmanı casusunu askerî ataşe olarak Türkiye’ye gönderir. 60 darbesinin mimarlarından olan ve sürekli sivil giyinen bu ajan, ABD’nin Ankara elçiliği ile Milli Birlik Komitesi arasında irtibatını da sağlayan kişidir. En çok da, General Sıtkı Ulay ve Albay Alpaslan Türkeş ile irtibatlıdır. Türkeş’in, Aytunç Altındal’a anlattığına göre, 27 Mayıs’ta sabaha karşı, Türkeş’in TRT’de okuduğu o meşhur bildiriyi okuması için TRT’ye bizzat götüren de casus Haynes’tir.
İdam edilen Menderes, Zorlu ve Polatkan ile birlikte Celal Bayar da idama mahkûm edilmesine rağmen asılmaz. Onu idamdan kurtaran kişi ise ‘Gül ve Haç Örgütü’ üyesi olan Piskopos Angelo Giusepp Roncalli’dir.
1958’de Vatikan’a “23. John” adıyla papa yapılan Roncalli, 1950’ler Türkiye’sinin en önemli casuslarından biri olmanın yanı sıra, Bayar’dan, Vatikan’a Türkiye’de temsilcilik açma hakkını koparan kişidir.
İnönü, Bayar’ın idam edilmesi için uğraşırken, Roncalli de “Bayar’ı idam ederseniz, dünyayı karşınıza koyarım” diyerek posta koyan kişidir.
1971: HER DEVRİN CASUSU
1971 muhtırasının başrolünde ise“Her Devrin Casusu” adıyla şöhret bulan ve ‘Denew’ kod adlı Duane Ramsdell Clarridge vardır.
Denew, Amerikan İstihbarat Teşkilatı CIA’ın kontr-terör dairesini kurup-yönetmiş üst düzey bir casus. 71 muhtırasında Ankara’da, CIA’in Türkiye masasını ‘Denew’ yönetmektedir.
Duane’nin o tarihte ABD’ye gönderdiği yazılı mesajda, askerin 24 saat içinde siyasi duruma müdahale edeceği bilgisinin geçtiği görülür.
Aynı Denew karşımıza 12 Eylül darbesi, Ağca’nın ‘Papa ve İpekçi suikastleri’nde tekrar çıkacaktır.
Pis elini ülkemizin üstünden bir türlü çekmeyen bu azılı ajan, bu kez de karşımıza PKK’nın Hendek savaşında akıl hocası olarak çıkıyordu.
Bu gelişmeyi daha önce görev yaptığım gazetede (2 Ağustos 2015 tarihinde) “Karanlık adamlar Türkiye’de” manşetiyle duyurmuştuk.
Türkiye’ye gelen ve bunu yazdığımız için rahatsız olan Denew, haber kaynağımıza ulaşarak hem onu hem de bizi tehdit etmişti. Biz ise 16 Eylül 2015’de “Karanlık adamlar çıldırdı” başlıklı yazıyla gelişmeyi kaleme almıştık.
9 Nisan 2016’da ölmesi ve Allah’ın muhafazası neticesinde bu haydutun eli bize uzanamamış ya da ihtiyaç da hissetmemişti.
EN ÇOK ZARARI KİM GÖRDÜ?
1960’a kadar yaşananlardan hep ülkenin inanç ve kültürel değerleri ve bunları savunanlar zarar görürken, 1960 darbesinde halkın görünen eğilimleri engellenmekle kalmaz, aynı zamanda 1950 öncesi üflenen ruhun muhafazası sağlanmaya çalışılır.
12 Mart ve 12 Eylül’ün mağdurları, dindarlar ve milliyetçi çevreler olurken, 28 Şubat’ın zulmü sadece dindar çevrelere yöneliktir. Ancak hepsinde milletin üzerine çöken karabulutların asıl savaşı, milletin kendisi ve onun şanlı mazi ve değerleridir.
12 Eylül ve 28 Şubat’ın ortağı olan dindar kisvesine bürünen FETÖ’cülerdir. 15 Temmuz’un yegâne faili FETÖ’cüler gözükse de, şüphesiz arkalarında NATO, BND, CIA, MI6, Mossad ve Vatikan vardır.
Bütün bu süreçlerde isimleri geçenler elbette darbelerin failleri değil, ülkeleri veya bağlı oldukları yapılarla irtibatlı kişilerdir. Meseleyi bunlar üzerinden değil, bunların mensubu olduğu teşkilatlar üzerinden okumak gerekir.
Nihat Töre’nin ‘darbeler döneminin bittiği’ sözlerinin gerçek olmasını niyaz ederken, bir müjde de bizden olsun.
HAFTAYA YENİ BİR GERÇEK HAYAT
20 yıla yaklaşan yayın hayatı ve Türkiye’nin tek haftalık haber dergisi olan Gerçek Hayat’ın bu haliyle son sayısı ile karşınızdayız. Ama bu son sadece boyut ve tasarım açısındandır. İnşaallah haftaya tasarımı, kâğıt kalitesi ve boyutu değişmiş bir Gerçek Hayat’la birlikte olacağız.