Kamu hastanelerinde birkaç yıl önce bir uygulama başlatıldı.
Hastanelere başhekimlerin yanı sıra, müdürler atandı.
Ayrıca hastaneler için üst çatı oluşturuldu. İlk başta bakıldığında hastanelerde, yönetimle, tedavi hizmetlerinin ayrı ele alınması doğru gibi geliyordu ama hep bir kuşku vardı.
‘Ya bu yönetim biçimi de siyasallaştırılır, hastanelerde çift başlılık oluşursa’ kaygıları çoktu.
Maalesef öyle oldu.
***
Hastaneler; gerek tanı, tedavi, bakım, araştırma ve eğitim gibi önemli işlevleri; gerekse, bu işlevlere ait görevlerin çokluğu ile karmaşık bir idari yapı özeliği gösteriyor.
Bu yüzden de, hastanelerin bilimsel işletme anlayışıyla da yönetilmesi zorunlu.
Bu açılardan bakıldığında profesyonel yöneticilerin varlığının daha fonksiyonel olacağı öngörülüyordu. Ancak ön çalışmalar yapılmadan, tıkanmış bir yapının içerisine politik kimliği açık yöneticiler apar topar atandı. Başhekimlik ikinci sıraya düştü.
***
Öyle ki hastane yöneticilerinin bir kısmı hemen kamplaşmaya gitti. Yöneticilerin yanı sıra yardımcı kontenjanlar tanındı. Bir işi, 10 kişi yapar hale geldi.
Bu kişilere; hastanelerde can hıraş görev yapan doktorların maaşlarının neredeyse iki katı maaşlar ödendi.
Tüm satın almalar hastane başhekiminin inisiyatifini hiçe sayılarak yapılmaya başlandı.
Hastane yöneticisi Bakanlığın sözcüsü gibi görülünce, başhekimi kim takar?
***
Elbette başhekim olmak, yasa ve yönetmeliklerin dikte ettiği yönetimle ilgili görevleri yürütebilmek için; sadece hekim olmak, o kurumda belirli bir süre çalışmak ve kurumun işleyişini bilmek yeterli değil.
Mutlaka yönetici vasfı da gerekiyor.
Ancak kurumla diyaloğu olmayan, yapıyı tanımayan, ‘ne kadar çok tasarruf edersem o kadar göze girerim’ diye düşünen yöneticiler ise yarardan çok zarar veriyor.
***
Öyle oldu ve atanan ‘yöneticiler’ devlet hastenelerinde tek tek geri alınıyor.
Sistemden vazgeçilmek üzere. Birçok sağlık mensubu bu uygulamanın hayli zarar verdiğini dile getiriyor; dışlanan doktorlar, istifaya zorlanan başhekimler, zamanında alınmayan cihazlar iddia edilen kayıplardan bazıları.
ÇÜRÜYEN AMBULANSLAR
‘Yaşayan Şehir, Yaşanacak Şehir İzmir’den bir görüntü daha.. İnsanlar ambulans bulamaz, ambulans geç geldiği için ölürlerken, kentin merkezinde iki ambulans aracı göz göre göre çürüyor. Özel Ege Sağlık hastanesinin nasıl kaderine terk edildiğini daha önce yazmıştım. Koskoca binanın yanı sıra şimdi yan tarafta ambulanslar da demir yığınına dönüşüyor.
Hiç olmazsa ambulanslar başka sağlık kuruluşlarına hediye edilseydi.
Nasıl bu kadar vicdansız olunuyor, hayret doğrusu…