Tavsiyeleri yönetenler sıralayıp duruyor. Kış günü az ısının. Yaz günü bulduğunuz suya kendinizi atın. Yemeklerin porsiyonunu küçültün. Taneyle domates alın. Seçim vaatleri arasında bunların olduğunu hatırlayan var mı? Söylenseydi oy alamazlardı zaten. Kaşıkla verdiğini kepçeyle almak tam da bu zamanlarda kullanılır. Her şeye salise geçmeden zam yaparak halk nasıl dayanacak? İş yerlerimize eleman alımında asgari ücretin üstünde talep ettiklerinde şaşkınlık yaşamaya başladık. İşveren olarak gider kaleminin maksimum gelir kaleminin minimum seviyede olmasıyla asgari ücret üstü ödemekte zorlanan ve ağır vergi sorumluluğunun da binmesiyle tıkanan işverenler.
“Yönetemiyorlar” diyoruz. Bal gibi de yönetiyorlar. Anketlerle güllük gülistan olduğu, bol bol yasaklarla, gösterilen parmaklarla, indirilen pankartlarla.. Nasıl yönetemiyormuş?
Tüm yönetenler arasındaki anlaşmazlıklar ve giderek birbirlerinin kirli çamaşırlarını ortalığa atması eskisi gibi yönetemediklerinin göstergesi. Yönetilenler isyanda. Hepimizin ortak dili halkın çoğunluğu açlıkla mücadele peşindeyken, yönetenlere yakın güruhlar “gemisini yürüten kaptan” olarak gemilerini yürütüyorlar.
En tepeden, yerele kadar bulaşıcı hastalık gibi yönetenlerin kaf dağında olmaları ve kendilerine oy veren halkı yok saymalarının tek suçlusu kim? Cumhuriyet devleti olmanın anlamı sadece yazılarda kaldı. Cumhuriyet; Ulusun, egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı devlet biçimi. Halk yönetir. Kayıtsız şartsız egemenlik halkın elindedir. Hangi Halk. Fakirleştirilmiş, bastırılmış halk mı?
Hukuk, bilim ve demokrasinin gerçek manada olduğunu ve bunların değerleriyle yönetildiğimizi söyleyebilir miyiz?
Güç zehirlenmesi yaşayanların koltuklarından inmesi gerekiyor. Sadece devlet yönetenlerin değil; Odalar, yerel yöneticiler ve hatta Sivil Toplum Kuruluşları, Federasyonlar birçoğuna bakın 3/4 dönemdir aynı isimler. Nerdeyse babadan oğula devir edecekler. Demokrasi bunun neresinde. Bir de seçimleri biz demokratik kazandık demezler mi! Yahu tabanını yıkıp yakmışsın. Kendi egemenliğini kurmuşsun. Sayını çoğaltmışsın. Keseni doldurmuşsun. Kasada senin, oy verende senin hepsi senin egemenliğinde olmuş.
Tüm yönetenlerin ve adım adım yönetenler üzerindeki hâkimiyeti;Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bıraktığı demokrasinin ön gördüğü yönetim şekli değil.
Ülkede hangi parti hakimse liyakatsiz yerleştirmeler aynı görüşe sahip kişilerden oluyor.
Belediyelerde hangi parti hâkimse liyakatsiz kişiler yerleştiriliyor.
Odalar ve diğer seçimlerde farklı görüşlere tahammülü asla kalmadı. Yönetim teşkilatı nerdeyse aynı görüşe sahip kişilerden oluşturulmaya gayret ediliyor.
Bütün bunlardan sonra,bizler hak ettiğimiz gibi yönetiliyoruz.
Paranın gücü ile yönetenler seçiliyor. Sandığa gidip oy vermek vatandaşlık görevi. Zaten kim çok para verirse ismi şimdiden hazır. Tüm siyasi partilerde bu sistematik olarak ilerliyor.
Bizlere yazmak, sizlere de yönetenlere kızmak ve isyan etmek devam ediyor. Bunun değişmesini sağlamadğınız sürece devamlar devam edecek.