Kamu görevini özel çıkarlar için kullanmak yolsuzluktur. Bunu suç olarak tanımlayan bir kanun ve cezai müeyyideler gerekliliktir.
Yolsuzlukla mücadelenin bir sosyo kültürel değişime ihtiyacı olduğunu yazdık.
Kamu alımlarının şeffaflığı, denetim, kontrol mekanizmasının sıkılaştırılması elzemdir. Kamu alımlarının iyileştirilmesi için teknolojik alt yapıların ilerlemesi de gerekir.
Kurumların sıkı incelenmesi, analitik araçlar ile kontroller, kamu harcamalarının incelenmesi, piyasa bilgilerinin teknolojik ağlarla bilgilerine hızlı erişim kamu satın almalarını iyileştirecektir.
Kamu görevlilerinin fırsatçı davranışlarının, sürdürülebilir kalkınmaya engel olduğunu, eşitliği sekteye uğrattığını, gelir dağılımını bozduğunu ve toplumsal huzuru kötü etkiler. Bağımsız bir ajans kurulması gerektiğini, adli kolluk kuvvetleri ve yargının da yolsuzluğa bulaşmaması için mali ödüller, iyileştirmeler yanında, suçun kapsayıcılığı açısından cezaların misli ile verilmesi ve liyakatin ve bağımsızlığın, ödüllendirmenin ve gizliliğin sağlanması gereken bir hukuki altyapıya kavuşturulmalıdır.
Kamu görevlilerinin alım ve hizmet kapsamına doğrudan etki edemeyeceği, dahil olamayacağı sistemleri geliştirmek önleyiciliktir. İşlemlerden elde edilebilecek haksız kazançları azaltmak gerekir. Yolsuzluğa karşı cezaları artırmak. Kamu görevinden mahrumiyetler ve ağırlaştırılmış kapsayıcı cezaların artırılması şarttır. Adli çevrenin bağımsızlığı ve kalitesi ile cesur liyakatli kadroların kurulması gerekmektedir. Siyasetin asla etkisi olmayacak ajans ve yargı.
Türkiye’de özelleştirmenin bir yolsuzluk aracı olduğunu, müteahhitlik hizmetlerinin rüşvet, irtikap kanallarını kullandığını biliyoruz. Politik baskıdan kurtulmuş, modernize edilmiş bir kamu bürokrasine ihtiyacımız var. Ekonomik ve finansal serbestleştirmeyi, hizmet standartlarını iyileştirmeyi, daha ademi merkeziyetçi yapılarla, şeffaf ve denetlenebilir kurumsal kimliklerle destekleyebiliriz.
Cezai uygulamalar açısından, tespit, kovuşturma ve cezanın verilmesi safhalarında yargı bağımsızlığı, şeffaflık ve işlerin sulandırılmaması, baskılar ve tehditlerin elimine edilmesi gerekliliktir. Yargının kendi kolluk kuvvetleri ve mali gücü yeterli kaynağa sahip olmalıdır.
Şeffaflıkla beraber, açıkça tanımlanmış ihale süreçleri, adli sürecin açıklığı ve hediye gibi alımların katılaştırılması, rekabetin artırılması ve ihale süreçlerinin incelenmesi yolsuzluğu azaltıcı, engelleyici çabalar olacaktır.
Yolsuzluğun neden olduğu büyük refah kayıplarımızı düşünmek ve yönetişimin bir numaralı suçlu olduğunu peşinen kabul etmek zorundayız.
Halkın yolsuzluk konusunda bilinçlendirilmesi, yozlaşmanın kendi refahını doğrudan etkilediğini anlaması ve kültürel devrimine adım atması gerekliliktir. Bürokrasinin liyakatli ellere teslimi, ve yolsuzluk ve yozlaşmaya karşı bürokratik kültürün gelişimi ceza, caydırıcılık ve endişe ile birlikte çocuklarının da kamu hizmetlerinde yer alamayacağı bir hukuki temellendirmeye ihtiyaç duyabiliriz. Bunu cezaların şahsiliği prensibine aykırı bulabilirsiniz. Ama, ‘’ hırsızın oğlu da hırsız, torunu da hırsız’’ genellemesi ile Türkiye’de yolsuzluğa bulaşmış kim varsa, geçmişten gelen ailevi alışkanlıklarını adliye arşivlerinde buluyorum.
Yolsuzlukla mücadelenin kilidi kültürel değişim olsa da kapısı bağımsız yargının güçlendirilmesidir. Yine teknoloji, bağımsız basın, toplumsal duyarlılık, kamuoyu baskısı, hesap verebilirlik, ve vatandaşın doğrudan yada dolaylı katılımı yolsuzluğu azaltıcı unsurlar olacaktır.
Artık ‘’çalıyorlar ama yapıyorlar” önyargılarımıza ve geleneklerimize ihtiyaç yoktur. Türkiye’nin geldiği psikosomatik kırılma, istikrarsız ve belirsiz siyasi yönelimi, eşitsizlik ve gelir dağılımı adaletsizliği yolsuzluğun ülkemizin bir numaralı sorunu olduğunu anlamamıza ekonomik ve sosyal depresyonumuzun varlığı işaret değil midir?!..
Kamuoyunda yolsuzluk bilincini artırmaya yönelik çalışmalara ihtiyaç var. Kamu görevlilerinin yolsuzluğun kötülüğü konusunda bilinçlendirilmesi gerekir. Yolsuzlukla mücadele kurumlarının, ajanslarının, ombudsmanlıklarının ve bağımsız yargının kolluk kuvvetleriyle acilen kurulması, iyileştirilmesi gerekir.
Liyakat temelli yönetimin ademi merkeziyetleşmesi ve yerel hizmetlerin artırılarak parlamento, halk nezdinde şeffaf ve denetlenebilir olması ile kontrolü sağlanabilir. Hizmetin amacı yerelliktir.
Türkiye’de yolsuzluk endemik bir hal aldı. Bu bizim refahımızı doğrudan etkilediği gibi, eşitlik ve bağımsızlık haklarımızı da törpülüyor. Ülkemizi kaybetmek gibi, yabancıların memleketimizi işgal ederek düzenimizi bozmaları gibi ve ekonomik kaygılarımızı ve pahalılığı da artırarak yol alması neticesi güvenliğimizi, yarınlarımızı tehlikeye atan çözülmesi gereken bir kötülük olduğunu kabul etmek zorundayız.
Hukukun üstünlüğü, demokratik hukuk devleti ilkelerimizden vazgeçemeyiz. Kurumlarımızı güçlendirme adına adil katılımı ve hesap verebilirlik ilkelerimizi rejimimize yerleştireceğiz. Yerinden yönetime önem vereceğiz. Ekonomik politika reformlarımızı sürdürülebilir kalkınma plan ve stratejilerimizi dünyaya mal satma ve üretime dönük olarak belirleyeceğiz. Ulufe ve rant ekonomisi patladı.
Hükümet etme, yönetişim politikalarımız hükümet müdahalelerini kısıtlayıcı olacaktır. Sonuç odaklı kamu yönetimi ve değerlendirme ile rekabetçi kamu hizmeti sunumu için ödüllendirme ve teşviklerin sunulması gerekmektedir. Halkı ve yöneticileri bilinçlendirerek, adli kolluk kuvvetlerini çalıştırmak yolsuzlukla mücadelenin bir çok sac ayağından birisi olmaktadır. Yarınki Türkiye için bugünden yolsuzluk ve yozlaşmaya savaş açmamızın tek sebebi ‘’ üfulu’’ / çöküş/ engellemektir.
Türkiye’de bir ulusal yolsuzlukla mücadele stratejisi belirlemek için çabalıyoruz.
Ulusumuzu çökertecek, etik değerlerimizi düşürecek, demokratik hukuk rejimizi tehdit edecek hal almış durumdadır, yolsuzluk. Devlet, iş dünyası ve sivil toplum tarafından kaynaklarımızın çalınması, haksız kazançların ve fırsatların edinimi kalkınmamızı, büyümemizi ve huzurumuzu, güvenliğimizi doğrudan olumsuz etkilemektedir.
Tüm alanlarda iyi yönetişim ilkelerini savunma ve uygulamak, yozlaşmış kurumlara ve bireylere ağır cezaların verilmesi için temellendirme yapmaya devam edeceğiz. Dürüstlük, şeffaflık ve hesap verebilirlik toplumsal kültürümüz ve yönetişimimizin ilkeleri olacaktır.
Etkin yönetim, kamu satın alma stratejilerinde bütünlük, etkinlik ve verimlikle kendini ispatlayacaktır.
Devlet kolluk kuvvetleri, yolsuzlukla mücadele kuvvetleri genişletilerek, kapasitelendirilecektir. Entegre yapıları ile bağımsız, otoritelerine saygı duyulan, dirençli uygulamaları ile yozlaşmanın önüne geçer hale getirilecektir.
Türkiye’nin ulusal yolsuzlukla mücadele stratejisi, bir bütün olarak çerçeve eylem planı dahilinde liyakatli cesur kamu idaresi ve hukukun üstünlüğü temellerine oturacaktır. Korku İmparatorluğuna son verilmelidir.
Kamu satın almaları, teknoloji, izleme, satın alma şeffaflığı, denetlenebilir olma ve hesap verebilirlik üzerine bina edilecektir. Halkın yolsuzluğa karşı bilinçlendirilmesi devlet aygıtının kendisinin bir parçası ve bu parçanın kötü yozlaşmış yönetimi onun parçalarını, etini, kemiğini yediğini ve ülkesini yemeye devam eden kötülük olduğu konusunda bilinçlendirilmesi ile kültürel devrime ihtiyaç duyuyoruz.
Kamu çalışanı ve vatandaşın yolsuzluğu ihbar etmesinin ispiyonculuk değil vatanseverlik olduğunu, ve bunun vatandaşlık görevi ve hakkı olduğunu anlaması ve ödüllendirilmesi gerektiğini anlaması gerekir.
Eşitlik ve refah için ‘’ çalana’’ ceza vermek adına muhbirlik edene ödül vermek gerekliliktir.
Kamu görevlileri, hizmet sunumundan, hizmetin eksik yerine getirilmesinden, yanlış ve hatalı kararlarından sorumlu tutulmak zorundadır. Yolsuzluk uygulamalarından her birey ve her kurum sorumlu tutulur. Yolsuzluğa bulaşanlardan hesap sorulması devlet olmanın, vatanı korumanın ana etmeni ve erdemli toplum yaratmanın güvenliğidir.
Yolsuzlukla mücadele stratejimizi uygulama anlamında, stratejimiz ve standartlarımız ne olacak?
Kanunlar, tüzükler , yönetmelikler ve uygulamalarımızla riskleri ve yozlaşmayı azaltma adına kontrol ve şeffaflık yönetişimimizin ana esaslarını oluşturacaktır. Yönetimimizi iyileştirme adına politika , ekonomik ve sosyal güvenliğimiz tehdit edemeyecek şekilde kanunlarımıza ve etik değerlerimize bağlı kalmak zorunluluğunu hissetmek zorundadır. Aksi, cezai ve toplumsal direniş ile karşılık bulmalıdır.
Dünya küçüldü. Toplumlar ve rejimler etkileşim halindedir. Dünyanın etik değerlerine, modern dünyanın gelişmiş normlarına, uyum kurallarına dönük olmak zorundayız.
BM, Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi ile birlikte küresel kalkınmanın bir parçası olmak isteyen tüm devletler yozlaşmaya ve yolsuzluğa karşı çare arayışındalar. Bizim de kadim kültürümüz, dini saiklerimiz ve millet olma erdemlerimiz yolsuzluğun bir hırsızlık biçimi olduğunu çok iyi bilmektedir.
Şimdi geleceğimizi ve refahımızı, eşitlikçi, adil ve etik değerlerle bezeme zamanı geldi.
Yolsuzluğa, hırsızlığa ve yozlaşmış ‘’ üleşmeci’’ rejime DUR! Diyoruz.