“Vallaha kan gölüne ölümdür gözlerinde gün.”
*
Susmayı öğretir insana sessiz zaman.
Varlığını sorgularsın var olmayan yanlarında.
Yok olan düşler kurarsın yokluğun hiç kıvamında.
Neden yazmalı bu gün kendinde kaybolan kişiliklerin elle tutulur, gözle hizaya getirilir yanlarını?
Kimsecikler ayan beyan satırlardan bir şey anlamadı hiçbir zaman, anlayanlar ise zaten anladıklarını çoktan sorgulamaya başladı.
Bir avuç haslet sıkıştırdım köprü altlarının kimsesiz taşlarının altına.
Ya bir yol kenarıdır umursamadan geçtiğiniz yada ırzına geçilmiş izbe kaderlerdir yolların ek fiillerinin altında sakladığınız.
Bulun ve yeniden keşfedin, çocuk gülüşlü dudakların kanadından su içirdiğiniz, çırpınan gençliğinizi.
Başımda dikilen kendini bilmez ergendir, yaşamın ta içinden sitem eden, yeni yetme ayak sesleri; sızlanarak delirtir kendinden geçmiş beyinleri.
Ne siz ne de ben baş edemedik eteğimizdeki taşlarla.
Annenim göğsüne yaslanır, meme diye, hala ağlarım hayatın kollarında.
*
Kimin sözü kime belli değil.
Arsızca çalan hüzne uzanıyor ağırlaşan ayakların dirençleri;
“ Ne istiyorsun? ”
“ Lütfen dinle! ”
“ Veremeyeceklerini mi? ”
“…………………”
“ Yeter artık bırak, rahat uyusun umudun gözleri. ”
/ Her zamanki gibi, kan şekeri düşmüş eller, yine dibe çalıyor dört başı mamur elleri. /
*Umudun yüce olması dileğimle…