Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben.
Yok saymak…
“Bir üniversite hocamın hemen her seminerinin vazgeçilmez anekdotudur, “fare öldürme yöntemleri”…
Evet, bir düşünün bakalım siz kaç tür fare öldürme yöntemi biliyorsunuz?!..
Üç tür fare öldürme yöntemi vardır;
1) Fizyolojik Yöntem
2) Biyolojik Yöntem
3) Psikolojik Yöntem
Fizyolojik yöntemde fareyi yakalarsınız, başına bir tuğla ile vurursunuz ve fare ölüverir… Biyolojik yöntemde ise fareyi yakaladığınızda burnunu sıkarsınız. Burnu sıkılan fare nefes almak için ağzını açtığında da zehri boşaltırsınız. Malum fare bir süre sonra ölüverir…
Psikolojik yöntemde ise fareyi yakalamanız gerekmiyor. Fare oturma odanızın ortasından geçer. Siz hiç oralı olmaz, işinize devam edersiniz. Fare, “herhalde fark etmediler” diye düşünerek tekrar ortanızdan geçer. Fakat siz yine ilgilenmez ve işinize devam edersiniz. Bu duruma iyice sıkılan fare, fark edilmediği düşüncesi ile tekrar ve size daha yakın mesafeden ortanızdan geçer. Siz yine işinize devam edersiniz. Fare bu turu birkaç kez daha tekrarlar ve hep aynı sonuçla karşılaşır. Fakat fark edilmeme sonucu değersizlik duygularına kapılan fare iyice yıpranmıştır. Nitekim fark edilmeme, önemsenmeme, değersizlik ve yok sayılma duyguları sonucu farenin iç salgıları ve mide asit oranı hızla artar… Bir süre sonra artan mide asidi oranı farenin midesini delerek iç organlarına zarar verecek düzeye ulaşır. Artık fare psikolojik yöntemle ölmüştür…”
Sinan ÇAĞIRAN
http://blog.milliyet.com.tr/sinancagiran
Yazarın Notu: Yazımız içerisinde kullanılan bazı canlı isimleri ve yakışık almayacağı düşünülebilecek kelimeler, hiçbir hitap ve art niyet taşımamaktadır ve tamamen konsept gereğidir… Neme lazım, üzerine alınan olur…
***
Efendim okuyucularımız, takipcilerimizea merhaba diyerek başlayalım yazımıza. Merhaba derken herkese diyoruz tabii… Sonra bazıları bizi yok saymasın…
Evet daha öncede “Yok Saymakla” ilgili yazmış ve dahi söyleşiler yapmıştım ama son zamanlarda gördüm ki piyasada arz talep artmış. E o zaman piyasanın ihtiyaçlarını karşılayalım ki sıkıntı yaşamasın yok saymak yok olsun ve beni dinden imandan çıkarmasınlar…
Şimdi: derim ki kelam, bütünüyle haysiyettir. Haysiyetinize dikkat edin, kırdırtmayın…
Çalışmak, hobilerinle uğraşmak, okumak, yazmak, dinlenmek, spor yapmak, hedeflerin doğrultusunda çaba göstermek ve anlamlı bir yaşam sürmek gibi yapılacak bu kadar güzel şey varken neden hala diğer insanlarla uğraşanlar var?
Diğer insanlara yardım etmek, destek vermek ve iyi ilişkiler geliştirerek geniş bir iletişim ve ilişki ağına sahip olup desteklenmek ve yardım görmek yerine insanların eksiklerini bularak suçlamak neden?
Kendisinin mükemmel olduğunu, başkalarının ise hiçbir şeyi beceremeyeceğini düşünerek diğer insanları küçük gören, onların moralini bozarak psikolojik oyunlarla mutsuz eden insanlar ne yapmaya çalışıyor?
Çevrenizde sizi yok sayarak, suçlayarak ya da söylediğiniz herşeye karşı çıkarak reddeden insanların oynadığı bu oyunlara düşüp öfkeleniyor musunuz?
Dünyada 7,5 milyar insan var ama sizden bir tane daha yok.
Doğada az bulunan değerlidir. Tek olan ise en değerlidir. Her insan kendisinin tek, değerli ve var olduğu mesajlarını bekler ve kendisine bu mesajları veren insanlarla daha iyi geçinir, onları sever ve destekler. Kendisine yoksun, değersizsin ve sıradansın gibi mesajlar verenlerden ise uzak durur.
Bu nedenle psikolojik oyuna davet ederek sizi öfke, korku ve üzüntü gibi olumsuz duygulara sürükleyerek moralinizi bozan, sizi verimsiz kılan insanların en tanıdık oyunu yok saymadır.
Aslında yok saymanın ağır bir ceza olduğunu doğal olarak herkes bilir ve küstüğü insanları yok saymaya çalışır. Yok sayma psikolojik oyuna davettir. Göz teması kurmamak, arkasını dönmek, sizin ifade etmek istediğiniz duygu ve düşüncelerinizi reddetmek, söylediğiniz ve yaptığınız her şey için sizi suçlamayı içerir. Kinayeli sözler, iğnelemeler, gizli mesajlar gibi psikolojik oyuna davetler karşısında öfkelenir, üzülür ya da o kişiyi kaybetmekten korkarsanız bu oyunu oynayan kendisini kazanmış kabul eder. Kazanan bu oyunu hem size hem de başkalarına karşı oynamaya da devam eder.
Evet, “insana verilebilecek en büyük ceza, onu yok saymaktır” der bir düşünür… Bu nedenle çokça duyarız, ilan-ı aşkına rağmen reddedilen insanların intihar girişimlerini ve canlarına bile kıymalarını… Zira hiçbir bünye yok sayılmayı kolay kolay kaldıramaz…
Çevrenizde sizi yok sayarak, suçlayarak ya da söylediğiniz her şeye karşı çıkarak reddeden insanların oynadığı bu oyunlara düşüp öfkeleniyor musunuz?
Ve bir gün gelir öfkesi öyle bir patlar ki karşıda ki ne olduğunu şaşırır öfkesi patlayan kişinin öfkesi onların üzerine Vezüv Yanardağ’ının ani bir infilakı ile bir anda POMPEİ kenti nasıl haritadan silmiş ise ondan daha korkun ama asilce onları siler gider. İlâhî azaptan hiç kimse kaçıp kurtulamamıştır.
O yüzden yok sayma gibi bir eylem içinde olanlara benim ikazımdır.
Şu sakın akıllarından çıkmasın; birinin birinde açtığı her yaradan hesap soracak Yaradan… Böyle davranışlarla çok karşılaştım bunca yıl ama yenik düşen ben değil onlar oldular…
Bazen diyorum ki kendi kendime ne çok değer vermişim değersizlere. Hala çözemedim birçoğunu; uzaktan mı adam, adamlığa mı uzak. Boş verdim nasıl olsa alacak nefesimiz olduğu sürece, soracak hesabımızda olacaktır elbet bir gün. Yüreğime gömdüklerimle bir daha işim olmaz! Ölüyü diriltmek Allah’a mahsustur. Diğerlerini hiçe sayan çıkarcı birlikteliklerin finali birbirlerini yok saymakla biter…
“Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verilecek bir cevabım var. Lakin bir lafa bakarım laf mı diye. Bir de adama bakarım adam mı diye” demiş Mevlana…
Kendisinin mükemmel olduğunu, başkalarının ise hiçbir şeyi beceremeyeceğini ve bu güne kadar bir şey beceremediğini, onun yaptıklarını yok sayan, o noktaya kadar yürüdüğü emek izlerini silmeye çalışıp yok etmeyi düşünen, verilen emeği yok sayan, daha iyisini buldum diye düşünen, diğer insanları küçük gören, onların moralini bozarak psikolojik oyunlarla mutsuz eden insanlar zaten başlamadan bitmiştir.
Çevrenizde sizi yok sayarak, suçlayarak ya da söylediğiniz her şeye karşı çıkarak reddeden insanların oynadığı bu oyunlara düşüp öfkelenmeyin. Amaç sizin bu oyuna düşerek onu suçlamanız ve tuzağa düşmenizdir.
Size küsen, yüzünüze bakmayan ve siz konuşurken duymazlıktan gelen, sizin yazdıklarınızı, yaptıklarınızı, adınızın geçtiği yerde görmemezliğe gelen insanların bu oyununa düşüp kızgınlık göstermeyin. Siz hiçbir şey yokmuş gibi onunla konuşmaya devam edebilirsiniz.
Yok sayma mesajlarını yok sayın. Asaletle suskunluğunuzu koruyun. Boş verin sizin verdiğiniz emekleri hiçe sayanları. Bir mesaj verdiğinizde ve yok sayıldığında özgüveninizin düşmesine izin vermeyin. Mesajınızı tekrarlamayın. Mesajın karşı tarafa ulaştığından emin olun ve susun. Psikolojik oyunlara düşmemek için bilgi veren, bilgi alan özel hayatınızda ‘yetişkin’ ve iş yaşantınızda ‘profesyonel’ tutumunuzu koruyun.
Öfkelenmeyin, üzülmeyin. Eğer duygularınızla baş edemiyorsanız ve olumsuz duygularınızın yükseldiğini hissediyorsanız, durumla baş edebilmek için olay yerini sakin bir şekilde terk edin. Olumsuz duygulara kapıldığınızı belli ederek sizi psikolojik oyuna sokmaya çalışan kişinin başarılı olduğunu ona düşündürmeyin.
Ki ben öyle yapıyorum. Bu da benim onları yok saymam demektir…
Ama farkına varmıyorlar gibi duruyorlar. Farkına varmazlarsa bir gün POMPEİ kenti gibi olduklarında karşımda onlar farkına varırlar fakat o gün iş işten geçmiş olacaktır…
Dikkat etsinler derim yok saymaya çalışanlar; dilin kemiği yoktur ama bir vuruşta öldürdüğü insan çoktur…
Bir bardak suda okyanus saklıdır kalp gözü açık olana, bir bardak su fırtına koparır kalp gözü kapalı olana…
Hayat birinden nefret etmek, küsmek ve yok saymak için çok kısa dostlarım ki bu nedenle derim ki; sevin, sevilin, hayat sevince, sevilince güzel ve diyelim ki her bir cümleye ve bilene ki bu Vatanın sahipleri, yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir…
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun küre-i arzda yaşayan şeref-i nev-i insan olan nev-i insanlar güzel bir Perşembe gününde hoş kalın hoşça kalın ama hep sevgi dolu kalın…
#öskurşun#