Sel suları okulu abluka altına almıştı. Okuldan çıkmak mümkün değildi. Bir saattir bekliyorduk. Gök delindi, oradaki göl yeryüzüne boşalıyordu.
Müdür yardımcısı, ailelerinize ulaştık, büyükleriniz gelmeden kimseyi bırakmayacağız.
Haklı olarak telaş ediyorduk. Dışarıdaki felaketi gördükçe ağlayanlar oluyordu.
Bir arkadaş, ağlayarak, beni kimse alamaz dedi.
Müdür yardımcısı, merak etme yavrum seni eve bırakırız, dedi.
Fırtınanın duracağı yoktu, Çantaları sırtladık ve mecburen bekliyoruz. Evlerinize bırakırız, sözü ile biraz daha sakinleştik.
Arkadaş köy yolları nasıldır, yağmur dinmezse yoldan gelen sele karşı yolda yürümek mümkün olmaz. Arkadaş sözünü bitirdiğinde, okulun önünde gürültülü çalışan köyün kamyonunu fark ettik. Yıkık kamyon geldi diye alkış tuttuk.
Yıkık kamyon için, bu kadar sevineceğimize inanamadım. Yaşasın! Diye tempo tuttuk. Kamyon geri geldi ve çıkış kapısını kesti. Şoför Sarı Ali amcaydı.
Köylere gidecekler binsin, evlerinize bırakılacaksınız, dedi. Kamyonun kasasına öğretmenimizin yardımıyla çıkabildim. Yanlara tutunduk. Kamyonu tentesinin su geçirmemesine sevindik. Yıkık kamyon birkaç hırıltıdan sonra hareketlendi. Okul bahçesinden çıkarken akşam ezanı okunuyordu. Yağmur biraz hız kesmesine rağmen, kamyon ağır adımlarla ilerliyordu. Yolda rastladığımız velileri de kamyon durdu aldı.
Köprüye yaklaştığımızda sel suyunun sesinden korktuk. Köprünün altı sanki gürlüyordu. Yollar su ile kaplıydı. Köy yoluna zor döndük. Ali amca, indiğinde yağmur durmuş fakat beline kadar suya girmişti.
Köy yolunda kamyon zor ilerliyordu. Tekerler suya gömülü hâldeydi. Kamyon durdu, Ali amca biraz beklemeliyiz, sel çekilsin dedi. Kamyonun gürültüsü kesilince seslerimizi duymaya başladık. Su insan sürükleyecek güçteydi. Yürümek mümkün değildi.
Kamyonu bir saat sonra çalıştırabildi. Sel sularının biraz çekilmesiyle velilerimiz yola döküldüler. Şoför onları kamyona almadı. Çünkü durursak bir daha kalkamayız diye bağırdı. Arkadaşlar ıslansak da eve varırız. Kamyonun tekeri zorla dönüyordu. Çamur ve taş geçit vermiyordu. Mahallenin sapağına geldiğimizde “Yıkık” çalışmaktan vazgeçti.
Kamyondan inmemize babam yardım etti. Başımıza ceket ve palto getirmişti. Fakat yağmur yağmıyordu. Yalnız lastiklerimizi elimize aldık. Paçalarımız sıyırdık, bata çıka eve vardık. Babam çamura bulanmıştı. Yolun suyunun bahçeye akmaması için uğraşmış ve suya batmıştı.
Üç saatte, eve gelebilmiştik. Fakat ıslanmak bir şey değil çamur olmamız kötü olmuştu. Elbiselerimizin yıkanması lazımdı. Kardeşim “Yarın okula veda” dedi. Gerçekten gidilemezdi. Çünkü yolların durumu perişandı.
Evin çatısı özellikle aşhanenin üst kısmı iflas etmişti. Yağmur olduğu gibi içerdeydi. Aşhaneden suyu dışarı süpürdük. İçeriyi kuruladık.Babam, yarın selin yıkımı ortaya çıkar dedi. Kesin yıkım olmuştur. Köy yolundan akan su görülmemişti. Bu büyüklükte sel suyu olamazdı. Çünkü yağmur uzun sürmüştü. Babam bu bir afet dedi.
Okula gidemedik, selin yıkımı büyüktü. Doğal afetler, uygun şartlarda etkisiz duruma getirilmedikçe bu olayları yaşayacağız.
Kardeşim, “Bu gidişle çok daha okul kapanır.” Dedi.