Yarınlarımızın ümidi olan gençlerimizi zararlı alışkanlıklardan korumak hem ailelerin, hem de devletin esas görevleri arasındadır. Zararlı alışkanlıkların başında da içki, sigara ve uyuşturucu gelmektedir. Bunlar sağlığımızı bozarak iş verimini düşürmektedir. Bunun yanında özellikle içki ve uyuşturucu, kişinin sağlıklı düşünme yetisini kaybetmesine neden olmaktadır. Bunlar yaygınlaştıkça toplumun huzurunu bozan olaylar da artmaktadır.
İçki, kumar ve uyuşturucu iyi bir şey olsaydı dinimizce yasaklanmazdı. Bugün bu davranışların kişiyi maddî ve manevî açıdan felâkete sürüklediği hem tıbben hem de ilmen ortaya konmuştur. Pek çok yuvanın dağılmasının ana sebebi bu zararlı alışkanlıklara müptelâ olmaktır. Yüce Rabbimiz bu konuda biz kullarını şöyle uyarıyor: “Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz. Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?(Maide S. 90–91.Ayetler)
Kitle iletişim araçları içki ve sigarayı özendirerek çocuklarımızın yanlış yönlendirilmesine neden oluyor. Televizyonlarda gösterilen filmlerde içki ve sigara içme sahneleri bu maddeleri özendiriyor. Özellikle komedi programlarında yer alan sarhoş tiplemeleri özentiyi körüklüyor. Bunların uluorta gösterilmemesi gerekir. Ergenlik çağındaki gençler büyüklere özenerek onları taklit ederler. Ailede sigara içen anne- baba varsa o ailenin çocuğu anne-babasının cebinden sigara aşırarak denemeye kalkışır. Bu zamanla tiryakilik boyutuna varır. “Ben yapıyorum ama bu kötü bir davranıştır, sakın sen yapma” demek çocuklar için tesirli olmaz. Evlâtlarımıza hareketlerimizle örnek olmalıyız. Şair Ziya Paşa’nın dediği gibi “Kişinin ayinesi iştir lâfa bakılmaz.”
Bazı insanlar bir kadeh içmenin zararlı olmayacağını, aksine zihni diri tuttuğunu söylerler. Bunun tıbbî bir dayanağı yoktur. Böyle söyleyenlerin hâli, minareyi çalmadan evvel kılıfını hazırlayanlarınkine benzer. Dinî açıdan bakarsak azıyla çoğunun temelde farklı olmadığı görülür. Peygamber Efendimiz bunun ölçüsünü de şöyle koymuştur: “Çoğu sarhoşluk verenin azı da haramdır.” Yine o büyük Peygamber bir mübarek sözünde şu kesin hükmü vermiş ve insanları uyarmıştır: “İçki bütün kötülüklerin anasıdır.”
Sigara da geleceğimizi karartan bir afettir. Araştırmalara göre, dünyada, her yıl beş milyon kişi, sigaranın yol açtığı hastalıklardan ölüyor. Türkiye’de ise her yıl yaklaşık 110 bin kişi sigara nedeniyle hayatını kaybediyor. Sigaranın Türkiye ekonomisine zararı ise yılda ortalama üç milyar dolar. Onun için halk dilinde sigarayı şu veciz ifadeyle tasvir ederler: “Parasını el alır, dumanını yel alır, zehiri sana kalır.”
En büyük tehlikelerden birisi de uyuşturucu maddelerdir. Ülkemizde uyuşturucu maddelerin yapımı, satışı, kullanılması, taşınması, bulundurulması yasaktır. Bu yasağa uymayanlar suç işlemiş olur. Suç işleyenlere ağır hapis cezaları uygulanır. Fakat gel gör ki birileri yine de işini görerek, gençliği zehirlemeye devam ediyor. Hemen her gün onlarca kilo uyuşturucu madde yakalanıyor. Ya yakalanamayanlar… Onlar da geleceğimizi zehirliyor. Türkiye uyuşturucu ağının ortasında yer alıyor. Buna tam anlamıyla engel olmak hiç de kolay değil. Çünkü bu öyle basit bir örgütlenme olmasa gerek. İşin ucunda her türlü risk var. Arı kovanına çomak sokanlar ısırılmayı da göze almalıdırlar.
Gençlerin ve genel anlamda bütün fertlerin zararlı alışkanlıklardan korunması ve kurtarılması için Yeşilay Cemiyeti oluşturulmuştur. Yeşilay, Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman Bey ve arkadaşları tarafından, Şeyhülislâm Haydarizade İbrahim Efendi’nin katkılarıyla İstanbul’da 5 Mart 1920 tarihinde “Hilâl-ı Ahdar Cemiyeti” adıyla kuruldu. Halkı ve gençliği içki ve sigara gibi kötü alışkanlıklara karşı uyarmak gayesiyle kurulan Yeşilay’ın, “Hilâl-i Ahdar Cemiyeti” olan adı, sonraları Yeşil Hilal, daha sonra da Yeşilay olarak değiştirilmiştir. Bu kurum günümüzde Yeşilay Cemiyeti adıyla faaliyet göstermektedir. Fakat bugün bu cemiyet mevcut olsa da faaliyetler bakımından etkisizleştirilmiştir. Bu, üzerinde düşünülmeye değer bir konudur.
Eskiden Yeşilay Cemiyeti çok etkin bir kurumdu. Fakat bugüne baktığımızda sesinin soluğunun çıkmadığını görüyoruz. Bunun sebepleri enine boyuna irdelenmelidir. Çünkü gençlik şer odaklarının insafına terk edilirse geleceğimiz karanlık demektir. Acaba içki ve sigara üreticileri mi bu cemiyeti bir tabela kurumu hâline getirerek etkisizleştirdiler? Böyle bir ihtimal hiç de yabana atılmamalıdır. İnsan ister istemez şüpheleniyor.
Her yıl 1–8 Mart tarihleri arasında Yeşilay Haftası kutlanır. Fakat son yıllarda kutlamalar sönük geçiyor. Oysa önceki yıllarda sigara ve içki gibi zararlı alışkanlıkları konu edinen konferanslar ve seminerler yapılırdı. Okullardaki eğitsel kolların en etkin olanlarının başında Yeşilay kolu gelirdi. Oysa şimdi adet yerini bulsun kabilinden düşünülüp geçiştiriliyor. Şayet Yeşilayla ilgili faaliyetler yapılsa da basın yayın organları bu faaliyetleri yansıtmıyor. Çünkü içki ve sigaranın büyük bir getirim kapısı olduğu biliniyor. Bir kısım basın-yayın organları, bu sektör tarafından verilen talimatları uyguluyor. Ona göre de nemalandırılıyorlar. Al gülüm, ver gülüm dünyası… Başka ne beklenebilir ki?
Yeşilay bir gönüllüler kuruluşu… Yeşilay Cemiyeti’nin başkanlığını otuz yılı aşkın bir süreden beri Selahaddin Kaptanağası yürütüyor. Yaşının ilerlemiş olmasına rağmen heyecanını hiç kaybetmemiş. Bu kadar uzun süreden beri hizmet vermesi dolayısıyla kendisini takdir ve tebrik ediyorum. Bazı şeylerin önüne geçmek nedense mümkün olmuyor. Çözüm bulamadığımız meseleler için Türkiye şartları deyip geçiyoruz. Umarım Türkiye şartları altında da olsa yarınlarımızın teminatı olan çocuklarımızı zararlı alışkanlıklara karşı korur, onlara kol kanat gereriz.
bu web sayfası çok güzel