Yeşil reçetenin kendisine has bir büyüsü vardı. Bu büyüye ait ilaçlarının dışı da yeşildi. Yeşil reçeteli dayı, sabahın ilk ışınlarıyla, sırtında süt güğümüyle patikaya çıkardı. Hanımı çıkmadan ilaçlarını almasını sağlardı. Çünkü ilaçlarını almadı mı saçmalıyor ve sarsak hareket ediyordu.
Dayı sütünü satacak ve eksikleri alacaktı. İlçeye yaklaştığında yorulduğu anlaşılıyordu. Yeşil dayı ağırdan, türküsünü söylüyordu. Fakat ne dediği anlaşılmıyordu. Parkın kenarında durup sütünü satmaya çalıştı. Yorgundu ve henüz bir kilo dahi satamamıştı. Sütü satamazsa ilaçlarını da almayacaktı. Sütünü hemen satamazsa kırmızı güllerimi satacağım, derdi. Ayakta durmakta zorlandığında, şekerim, diyordu.
Süt satıldıkça, yaşama arzusu artıyordu. Sattığı süte karşılık parasını tekrar sayıp ceketinin iç cebine koyuyordu. Ceketimde bari yeşil olsaymış, diyordu. Sütü satınca yarının hayalini kuruyordu. Uzun süredir yeşil reçeteyle ilaç alıyordu. Fakat son aylarda ilaç kullanmadığı için yürümekte zorlanıyordu. Zamanında bu tür ilaçları içmesem olurmuş. Halbuki sinir ilacının içilmemesi mümkün değilmiş, diyordu.
Hayatın olumsuzluğuna inanıyordu. Olumlu hiçbir düşüncesi olmazdı. Hayata dair güzelliği ve mutluluğu hesaba katmazdı. Hesap bilmezsen seni sinir de şeker de bulur, derdi. Bu yüzden güğümün yanına oturur ve parasını sayar cebine koyar, cebini dışarıdan da yoklardı. Süt güğümünü ıslak beziyle siler, karşısına geçer, tekrar silerdi. Evin ihtiyaçları için ise bakkala giderdi.
Yeşil dayı titizdi, kısacası hastalık hastasıydı. Hastalığının teşhisini kendisi koymuştu, “Sinir.” Hayalinde eve gidene kadar en az on defa kalp geçirir ve sedyeden kalkardı. Başındaki kalpağı çıkartmazdı. Gözleri dışarı fırlamış gibiydi. Yüzü buruşmuştu. Kemikleri çıkmış ve duvara yaslanmış, iskelete örnekti.
Ekmeği süt güğümüne asar ve kalpağını eline alırdı. Kitapçının önünden geçmek için yürürdü. Kitap gelmemişse canı sıkılırdı. Bekleyemem bir defa yola çıktım. Geçen hafta aldığım kitabı yeniden okurum, derdi.
Komşusunun selamını şaşkınlıkla aldı. Çünkü aklı kitapta kalmıştı. Okumaktan uzaklaşmak istemiyordu. Tedirginliği konuşurken, el ve kol hareketlerine yansıyordu. Yaşadığı duyguyu da kaybetmek istemiyordu. Bugün de sütün satılması onu mutlu etmişti. “Kitabı da alabilseydim,” dedi.
Haftaya sütten önce kitabımı sormam gerek, dedi. Yaklaşan motorcuya baktı. Motorcu köy altına kadar haydi, dedi. Başıyla “Hayır” işareti yaptı. Adımlarını sıklaştırdı. Patikaya döndüğünde yavaşladı. Dinlenerek yürümem gerekir. Köşeye geldiğinde suya baktı. İlaçlarını hatırladı. Biraz durdu, içmek için çeşmeye eğildi ve suyu yudumladı. Başını suladı serinledim, dedi.
Yeşil reçeteli dayının, davranışlarına herkes alışmıştı. Kimse onu yadırgamazdı. Geri döndü ve tekrar su içti. İlaçlara teslim oldum. Yapacağım bir şey yok. İçmesem yürüyemeyecektim. Başımı kaldıramıyorum, eskiden böyle değildim. Neden böyle oldum, bilemiyorum, dedi.
Yolun kenarındaki defneden bir yaprak koparmak istedi. Ellerine baktı kırışıklığı çoğalmıştı. Dişleri gıcırdadı. Sigara mı? Suya geri dönüp yüzümü yıkasam mı? Arkadan gelenler olmasa yıkardım. Onlarla konuşmak istemiyordu.
Doktor sigarayı yasaklamıştı. Sigaralı hayatta eller titrer, ağız kurur ve iştahsızlık görülürdü. Patikada yavaş adımlarla çevreye bakıyordu. Gündelik kaygıları ruhunu esir alıyordu. Zihni meşgul ve kafa bir yere takılıyken eve kadar varamıyordu.
Eve ulaşmak istedi, kaşın dibine oturdu, uyumak için gözlerini yumdu. Ayak sesleri duydu. Geliyorlar kaçmalıyım, dedi. Yürüyemedi öteye beriye sallandı, başı döndü, gözleri karardı, az kalsın düşüyordu. Rüzgâr çıktı, dağlar bozuk. Denize bakın sis gelmiş mi? diye sordu. Başım boşuna konuşmuyorum, dedi. Komşuları hemen tuttular yükünü aldılar ve eve kadar taşıdılar. İlaçlarını sayıkladı ve divana doğru uzandı ve uyudu. Rüya görmek uyumak mıdır? Diye kendi kendine konuştu.
Uyandığında komşusu geldi ve iyi günler dedi. Komşusuna, bugünlük işin bitti mi? Diye sordu. Dayıya baktı ve “İş bitmez,” dedi. Komşu elinde baltasıyla ormandan geliyordu. Dayı baltayı görünce “Bırak baltayı kıyma cana,” dedi. Komşu kesmedim, budama yaptım, dedi.
Yarın sütü satmadan önce kitaplarımı alacağım. Sebze ve meyveleri de getirirlerse onları da satarım. Komşu bu akşam sulama yapmalı ve gübre atmalısın, dedi.
Sebze ve meyveleri düşündü. Sinir ilaçlarım, dedi.
Hasan TANRIVERDİ