469 Memleketimden İnsan Manzaraları
Yeşil Pencerenden Bir Gül At Bana
Bir fıkra ile başlayalım; bu haftaki söyleşimize:
Sihirli lambayı bulmuş; adamın biri. Lambadan çıkan cin sormuş hemen:
“Dile benden ne dilersen!”
Böyle bir şans çıkar da kim kaçırır bu fırsatı?
“Bana bir otoban yap. Evimin önünden başlayıp Ay’a kadar gitsin. Hafta sonları arabamla gidip Ay’da çay içmek istiyorum.” deyince adam, cin kızarak:
“Bu ne biçim dilek be adam? Olabilecek mantıklı bir şey iste de yapayım.” demiş.
Şanslı adam şöyle bir düşündükten sonra:
“Tamam, o zaman bana kadınları anlama yeteneği ver öyleyse.”
Cin düşünmüş taşınmış; birkaç kez yutkunduktan sonra:
“Gel, Ay’a otoban yapayım sana en iyisi. Kaç şeritli olsun?” diye sormuş.
Fıkra deyip geçmeyin. Gizli bir gerçek vardır; her fıkranın içinde. Bu fıkradaki gerçek gizli falan değil, apaçık ortada işte!
Biz erkeklerin mantığı ile kadınları anlamak mümkün değil. Kadınlarla erkekler birlikte yaşamak mecburiyetinde olduklarına göre, bir çözüm yolu olması gerekir; değil mi?
Var, var! Bir çözüm yolu var. Yazar Sema Maraşlı, kadınları anlamanın en kolay yolunun “Bükçe” adını verdiği, benim de “Kadınca” dediğim dili öğrenmekten geçtiğini söylüyor. Bu dilin ne olduğunu, nasıl olduğunu, mantığını “Eşimle Tanışmayı Unutmuşuz” adlı eserinde açıklıyor yazar. Bundan söz etmiştim, daha önce.
Evet, söz etmiştim de, bayanlar çok haklı olarak, “Tamam, bu doğru da, erkeklerin de “Erkekçe” diyebileceğimiz bir dili yok mu?” diye sormuşlardı. Konunun uzmanı olmadığım için, yanlış bir şey söyleyip yazmayayım diye bugüne dek yanıtlamamıştım bu soruyu. Maraşlı’nın okuduğum iki kitabından da çok yararlandığım için, üçüncü kitabı var elimde şimdi. Adı, “Evlendikten Sonra da Muhabbet Olsun”!..
Hanımlardan gelen sorunun yanıtını bu kitapta buldum. Öğrendiğimi kendime saklamayıp size de aktaracağım. Yazar, kitabının ön kapağına, “Sevgi gönülden doğar; akılla beslenir, büyür.” sözünü de yazma gereği duymuş. Çok doğru bir düşünce bence de.
Evlenmeden önceki tüm güçlükleri yenen o büyük sevgi, evlendikten sonra niçin sönüversin ki? Gönül görevini yapıyor ama akıl görevini yapmıyor demek ki! Yani iki gönlün birlikte yaktığı o güçlü ateş, aklımızla besleyip büyütmediğimiz için gittikçe zayıflayıp sönüyor.
Mangal ateşi bile öyle değil mi? Kibriti çakıp çırayı yakınca, tutuştu nasıl olsa deyip bırakıverir de ara sıra yelleyip kömür atmazsak sönüp gitmiyor mu?
Arka kapağında da şöyle diyor:
“Sevgi emek ister, sevgi muhabbet etmek ister. Muhabbete de hizmet gerek. Muhabbet istiyorsan sevdiğine adım adım yaklaş; onun adımlarını saymadan ve beklemeden. Ona hizmet et. Elinle, ayağınla, dilinle, gözünle, kulağınla, aklınla ve tabii gönlünle… Muhabbet yolundaki taşlara dikkat et. Sevgi gönülden doğar, akılla beslenir, büyür.”
-2-
“Akıl sevgiyi beslemezse, o sevgi kısa zamanda ölür gider. Evlilikte gönül ve akıl birliği çok önemlidir. Gönül ve akıl el ele verirse, sevginiz hiç azalmaz, gün geçtikçe artar. Sevdiğin neden hoşlanır, nasıl mutlu olur, neye kızar, niçin kırılır, onun için ne yapman lâzım? Nerde hata yapıyorsun? Sor soruları, bul cevabı, yap hizmeti, bakalım sevgi ölüyor mu?Yuvasında muhabbet bekleyenler için işte size adım adım muhabbet. “Eşimle muhabbet edemiyoruz.” diyenlere rehber bir kitap.
Muhabbetiniz bol olsun diye… Muhabbet olsun!”
***
Gelelim şimdi “Erkekçe” diyebileceğimiz erkek dilinin ne olduğu sorusuna. Yazar Sema Maraşlı, erkeklerin konuştuğu dile “Netçe” diyor. Niçin mi?
Erkekler kadınlar gibi imalı ve dolambaçlı değil, net konuştukları için…
Yazar Maraşlı, kadınların mutlu olmaları için eşlerini mutlu etmeleri gerektiğini belirtip bu işin sırrını 25 söyleşiyle veriyor. 24 kuralı örnekler verip fıkralar ve öykülerle anlattıktan sonra 25. söyleşide hanımlara erkek dili “Netçe”yi öğrenmelerini tavsiye eder.
“Zor bir dil midir Netçe?” sorusunu şöyle yanıtlar:
“Çok kolay bir dil. Biz kadınların dili ‘Bükçe’ gibi konuşurken imalar, eğip bükmeler falan yoktur. Gayet net, açık ve düz bir dildir.
Kadın ve erkek arasındaki yaradılış farklarından biri de iki cinsin konuşma dillerinin farklılığıdır. Beyinler farklı çalışınca, haliyle dilden dökülenler de farklı oluyor. Erkek dili kolaydır; ama biz kadınlar düz yolda yürümeye alışkın olmadığımız için sürekli sapaklar bulmaya çalışırız.
Erkekler biz kadınlar gibi ima, mesaj veya kıssa anlatıp hisse bulma metodunu pek kullanmazlar. Erkek fıtratına aykırıdır. Az kelimeyle konuşmayı sevdiklerinden dolayı dolambaçlı yollara gitmek istemiyorlar.”
“Netçe’yi öğrenmenin kadınlara ne faydası olacak?” sorusuna da şu yanıtı veriyor:
“Kadınlar Netçe’yi öğrensinler ki, erkeklerin her sözünün altından bir mana çıkarmaya çalışmasınlar, alınganlık etmesinler. Erkeklerle konuşurken net olmaya çalışsınlar. Onların anlamasını beklemek yerine, ne istiyorlarsa açıkça söylesinler. Kadınlar kırıldıkları zaman niye kırıldıklarını bile söylemeyip erkeğin anlamasını bekliyorlar, anlamazsa da surat asıyorlar. Böyle olunca da erkekler ne yapacaklarını şaşırıyorlar.”(*)
Çözüm mü?
Kadınlar erkek dili “Netçe”yi öğrensinler; erkekler de kadın dili “Bükçe”yi…
Başka yolu yok bunun!
——————————————————————————
(*) Evlendikten Sonra da Muhabbet Olsun, Sema Maraşlı
İstanbul 2020, Motto Yayınları 4. Baskı, Sayfa 104 – 105
NOT: Yazının başlığı, Ahmet Muhip Dranas’ın bestelenmiş şiiri Serenad’ın ilk dizesidir.
Hüseyin ERKAN
0535 371 74 83