12 – 18 Aralık haftasında kutladığımız belirli günler ve haftalardan en Fiskobirlik en kuruyemişli olanıdır.
Okullarda o günlerde yerli üretimler sergilenir ve topluca herkesin getirdiği yenir. Çocuklar; ülkesinde yetişen sebzeyi, meyveyi üretimi bilir, çiftçinin emeği üreticinin emeği çocuk beyinlerde algılanır. Annecikleri elleriyle yaptıkları börek, çörek ve kekler açık büfe görüntüsünde sıra sıra dizilir. Fındık fıstık karışımları o minicik midelere girmek için bekler… Öğretmen devreye girer ve sınıfta herkese eşitlik sağlamak amacıyla yiyecekleri paylaştırır.
“Yerli Malı Haftası” ithal ürüne karşı bir baş kaldırıdır.
Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sebebiyle neredeyse yok olan bir ekonomi ve ekilebilen sınırlı arazileriyle cumhuriyeti kurmaya çalışan Atatürk ve arkadaşlarının Türk halkını bilinçlendirmek için başlattığı hareketin bir sonucu olan bu hafta ilk olarak 12 Aralık 1929‘da Başbakan İnönü’nün Galatasaray lisesinde yaptığı bir konuşmada sözü geçmiş olup, tüketimde dışa bağımlılığı azaltmak, yerli malı tüketimini özendirmek ve yaygınlaştırmak için 1946 yılında kutlanmaya başlanmış haftadır. Bir diğer amacı da, tutumluluğu teşvik etmektir (savaş sonrası ekonomisi), zaten daha sonra adı “Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası” olarak değiştirilmiştir.
Bir ülke için bireylerinin tutumlu olma, yabancı mallar yerine yerli mallar tüketme ve verimli bir şekilde yatırım araçlarını kullanma konularındaki bilinç seviyesi çok önemlidir. Bu bilinç seviyesi ülkenin ekonomisini yakından ilgilendirmektedir.
Tutum yatırım ve Türk Malları Haftası, ülke olarak tutumlu olmamız ve Türk malı kullanmamız gerektiğini hatırlatan bir fırsattır.
Tutum ve yatırım alışkanlığı küçük yaşlarda kazanılır. Ders araçlarını, giysilerini, harçlığını tutumlu kullanan, boşa akan su musluğu, gereksiz yanan lambayı kapatan çocuk, bu güzel alışkanlığı büyüyünce de devam ettirir. Okul çağlarında zamanı iyi değerlendirme alışkanlığı kazanan insan bu huyundan vazgeçmez. O nedenle çocukları küçük yaşlarda tutumlu olmaya özendirmeliyiz.
“Yerli malı yurdun malı,
Her Türk onu kullanmalı.”
Sözleri ile beyinde yok olmayacak şekilde yer edinir. Üstelik rolünü üstlendiğin meyve ile psikolojik bağ kurulur. Armut olmak zor gelir bazı öğrencilere.
Çocukları kafalarına hangi meyve oldularsa bir taç takılır. Başlar çocuk ezberlediği manisini okumaya:
Benim adım portakal…
Bik bik bik…
İlkokulda kutlanan bu etkinlikte, sanki yurtta elma armuttan başka hiçbir şey üretilmiyormuş gibi, herkesin getirdiği elma, üzüm gibi meyvelerle kutlandıktan sonra, koro halinde söylenen anlamlı söz öbeği olmaktan çıkmalı.
Nevşehir patatesinden lays, tüketirken,
Üzerimizdeki giysilerin Çin’ den geldiği bir devirde, meyve kılığına giren öğrencilerle kutlanan bu hafta “İhracat Malları Haftası” olmalı.
İhracat Malları Haftası yapılsa, fuar etkinliği kıvamında? Ayrıca, yerli malları yılın elli iki haftasından bir haftalık zaman diliminde kutlanmasın. Parlak bir geleceğe yelken açalım.
Herkesin hayat felsefesini oluşturması durumunda ekonomiyi kalkındıracağına inandığım bu haftanın hepimizin ilkokul hayatı içinde hatırlanası güzel renklerden biridir ama amacına ulaşabildiği söylenebilir mi? Hayır.
Bu hafta, kutlanırken biraz daha düşünülmesi gerekir. Sıradan da olsa gönüllerimize taht kurandı, gelenekseldi. Bu haftamız dilerim ki; ayağında Converse ayakkabısı, elinde Starbucks etiketli kahve bardağıyla sınıfa giren ve teknolojik çağda kişisel iletilerinde kimseler yer vermediği için hatırında olmayan öğrenciler nedeniyle tarihin tozlu sayfalarına kalmasın.
Yerli malı tüketmek yetmez. Tam bağımsızlık gümrük birliğine son! İthalat ve İhracat devleştirilmeli.
Ürünün kime ait olduğuna, verilen paranın nereye gittiğini önemseyen nesiller yetişmesi dileğiyle…