Dünya ve yaşantısı, güven duyularak, canlılığın sürdürüldüğü bir düzene sahiptir. Sürdürülen düzende hak ve adaletin yeniden hayat bulması gerekir.
21. yüzyılda dünyanın düzeni, “Güç bende” diyenlere hizmet ediyorsa, bilim adamları ne güne duruyor. Aydınlar, düşünürler, ailenin varlığından yana tavır koyanlar etkili olamıyor mu?
Yeniden hayat bulma ümidi kalmamış bir düzeni bu yüzyılda düşünmek mümkün değildir. Buna rağmen, doğaya uygun, insanlığı esas alıp milletler arası güveni tesis etmek, eğer samimi iseler, Ülkeleri yönetenlerin elindedir.
Silahla ve silah gücüyle toplumları korkutarak, baş eğdiren istediğini alan, kendini de haklı gösteren siyasetlerin sona ermesi gerekir. Burada silah, güç demektir. Silah, kaba kuvvet, vurdu ve kırdı duygusuna sahip bir zihniyet, o Ülkenin yöneticilerinde de görülmektedir.
Gelişmiş Ülkeler, bir dizi savaş planının bir araya gelmesiyle doğmuştur. Bu planların her biri gezegenin en gelişmiş modern Ülkeleri, donanımlı ordularının üst düzeyli uzmanları tarafından kılı kırk yararak ve bilimsel bir hassaslıkla hesaplanmıştı. Her şey düşmanlıklara neredeyse kansız bir şekilde son vermek için, ellerinden geleni yapmışlardır.
Yapılan yanlıştan çıkmak, yeniden hayat bulma ümidini, yeşertmek için, yapılanlardan ders alınabilirdi. Böylece gelecek daha güçlü olabilir, büyük savaşın insan kıyım makineleri esas olarak çöpe atılabilirdi. Böyle olmadı. Uygar milletler, özgüveni aklın inandırıcılığıyla garantili bir geleceğe duydukları rahatlatıcı ve iyimserliği de katledip askerlerle mezara gömülmüştür.
Yeniden hayat bulma ümidi, yaşamda çok da yer almıyor. Savaştan önceki ve sonraki gençlerin algılarının farklı olduğunu görüyoruz. Dilleri farklı kullanan gençliğin arasında iletişim kopukluğu ve ayrılığı parçalanmış bir yaşam deneyimini anlama çabaları ortaya çıktı.
Günümüzde sosyolojik ve psikolojik değişim, akıllara durgunluk verici noktadadır. Değişim yoğunlaşması hiç olmadığı kadar azalıyor, deniyor.
Hayata dönük olayları incelediğimizde, hiç de öyle olmadığını gözlüyoruz. Bu yüzyılda insanlara soy kırım uygulayan ve Irak, Libya, Yemen ve Mali’de ölüm kusanlar insan mıdırlar?
Bugün değişim adı altında insanları kandırarak, küreselleşme yeni dünya düzeninden bahsetmek tam bir saçmalıktır.
Yeniden hayat bulma adına çırpınan milletler, kalkınmış toplumların, gözetiminde en azından insanca yaşama şansını yakalamalıdır.
Burada en büyük görev, modern milli devletlere düşüyor. Zenginliğinizi yabancılara kullanacağınız yerde yoksul milletlere niçin kullanmazsınız. Modern devletler adına konuşanlar niçin bu konuyu gündeme getirmezler.
Düşünebiliyor musunuz? Yemen bombalanıyor, milli devletlerden ses yok.
Yeniden hayat bulma ümidiyle, ayrımcılığa karşı hukukun üstünlüğünü savunarak adalet arayışları önemli bir çıkış olacaktır.
Hasan TANRIVERDİ