İşte bir yılı daha bitirdik. Hatta yeni yılın ilk gününü de… Bir yılı bitirip yeni bir yıla başladık. Ya da ömrümüzden bir yıl daha eksilttik. Veya geçen yıllarımız yeniden başlayamayacağından, biz dönülmesi muhal (namümkün/imkânsız) olan ömrümüzün -adına yıl dedikleri- önemli bir kesitini bitirdik…
Yani ölüme bir yıl daha yaklaştık. Yani sen, ben, o… yani biz -ortalama birkaç on yıldan müteşekkil- adına ömür dediğimiz dünyada kalış süremizden bir yılı daha geçirdik. Bazen acı, bazen tatlı (hoş bu gidişatta tatlımız da pek tatlı sayılmaz ya)
Evet, bizler şöyle veya böyle bir yılı daha geçirdik. Yani adam olacak bir ömürden bir yıl daha (ve son yani) 365 gün…
Ama gelin yıl, mevsim, ay, hafta, gün matematiğinde dört işlemi kullanarak duygularımıza “zülm!” edelim. Gelin bu geçirdiğimiz bir yılın tümünü değil, bir mevsimini değil, bir ayını değil, bir haftasını, beş gününü, üç gününü iki gününü değil… İsterseniz sizinle yaşadığımız bir yılın yalnızca bir gününe; evet evet tek bir gününe, sadece ve sadece tek bir gününe farklı bir pencereden bakalım.
Farklı pencereden bakacağımız o bir gün; bu gün, yarın veya dün olmuş; bizim için hiç ama hiç fark etmez.
O gün geçirdiğimiz bu yılın herhangi bir günü olsun…
Peki, ne oldu dersiniz “o (herhangi) bir günde” merak ediyor musunuz? O zaman “o bir güne” beraberce gidelim ve bakalım ne olmuş “o tek bir günde”.
O bir günde;
Yeraltı ve yer üstü zenginlik kaynakları “Gelişmiş Ülkeler” tarafından talan edildiği için…
Gelişmemiş ülkelerde önlenebilir hastalıklardan 28800 çocuk yeterli ilaç ve aşı bulamadığı için hayatını kaybetti.
O bir günde;
140 milyon çocuk hala temiz su bulamadığı için ya hastalandı ya da salgın hastalıklarla –çırpınarak, kıvranarak- mücadele veriyor o bir günde…
O bir günde;
800 milyon çocuk ve bebeğin anneleri çocuklarına yokluk ve yoksunluktan dolayı tek bir kerecik olsun bir tabak sıcak yemek yediremedi, mama veremedi ve ne yazık ki soğuk bir bardak su da içiremedi.
O bir günde;
Eğer AB ülkelerinde ineklere verilen sübvansiyon (destekleme yardımı) bu ülkelerin çocuklarına verilmiş olsaydı o para ile Afrika’da o gün aç çocuk ve insan kalmayacaktı.
İneklere verilen gıda harcaması ile de bir ay boyunca hiç bir çocuk aç kalmayacaktı.
O bir günde;
356 milyon çocuk ve anne-baba aç akşamladı ve tabi ki yine aç sabahlamak zorunda kaldı o bir günde.
O bir günde;
Yüzlerce anne daha sütsüz anneler kervanına katıldı ve dünyanın en mutlu olayını yaşamaktan mahrum olup o anneler bir daha bebeklerine göğüslerinden süt veremeyecekler.
O bir günde;
Milyonlarca çocuk için geçim kaynağı olabilecek binlerce dönümlük toprak daha kuruyup çöl olmaya doğru yol tuttu.
O bir günde;
Bütün kıtada ilaçsızlıktan ölen çocukların tümünün ilaç ve aşılarına yetecek kadar Afrika halkına ait servet, o çok çok “hümanist” olan “medeni batı”daki devletlere ait bankalarına gitti.
O bir günde;
Gelişmiş çağdaş dünyanın! gelişmemiş ülkelerinde “o en büyük devletlerin” tasarımı ile 400 milyon suçsuz-günahsız çocuk ve ebeveyni savaşta kurban olmanın sırasını bekliyor.
O bir günde;
Hala 27 milyon köle insan; evet yanlış okumadınız 27 milyon insan olan köle (ifadesi bile ne acı değil mi?) kardeşi olan insanlar tarafından köle olarak çalıştırılmakta. (sizden istirhamım köleden kastımın açık, berrak, yalın ve net anlamıyla köle olarak anlaşılmasıdır)
O bir günde;
Bütün annelerin bebeklerine bir yıl boyu verecek mama parasına denk olan yerlilerin öz malı altınlar, elmaslar, mücevherler o “uygar batı” tarafından talan edildi.
O bir günde;
Fakir ülkelerden 1800 genç kız; (hatta çocuk denecek kadar küçük 1800) kız batı pazarlarında erotik fanteziler için satıldı o bir günde.
O bir günde;
Bir buçuk milyar Müslüman* sadece zekâtını, fitresini, infakını kendileri için bugüne kadar hiçbir şey yapmadıkları bu ülke çocuklarına verebilseydiler hiçbir çocuk saydığımız sebeplerden dolayı ölmeyecekti.
O bir günde;
İslam dünyası yediklerinin yarısını onlara ulaştırmayı başarabilseydi beş yıl aç kalan çocuk olmayacaktı.
O bir günde;
Ben inananlardanım diyenler içtikleri sigara, cola, kahve vs. parasını o halkın ihtiyaçlarını karşılamak üzere kullansaydı mazlum ve mağdur olan o halkın çocukları 10 yıl boyunca su sorununu yaşamayacaklardı.
O bir günde;
“Ben insanım, Allah’ın yeryüzündeki halkını seviyorum” diyenler sadece o gün ve sadece “ey batı Allah’ın mazlum ve mağdur halkından ve çocuklarından ne istiyorsunuz?” diye seslenebilselerdi o halk ve o halkın zavallı çocukları, bebekleri için çoook şey değişirdi çok, O bir günde…
Yeni yılınız tüm dünya için esenliğe başlangıç olsun.
* “Öteki”leştirme amaçlı bir ifade değildir.
Not: İstatistiki bilgiler, rakamlar BM AÇLIKLA MUCADELE RAPORU, FAO, İLO, BBC, MAZLUMDER-KONYA ŞUBESİ gibi kaynaklardan yararlanılmıştır.
” Fe eyne teshebûn ” nereye bu gidiş nereye kadar?
” Fe eyne teshebûn ” nereye bu gidiş nereye kadar?
” Fe eyne teshebûn ” nereye bu gidiş nereye kadar?
yarından avans çektiğimiz umut,
yeişle çar çur edilip ziyan olmasın…