Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
YENİ YIL, ESKİME YOLUNDA YÜRÜYOR
Öyle ya; Herkes Kendi Yolunda Yürür…
O da zamanın ırmağına bıraktı kendini akıp gidiyor…
Evet dostum dön ve bir düne bir bak, eskitmeye başladı bile…
Yeni yıl bir günü geride bıraktı ve zamanın eskime yolunda yürüyor Bir gün daha geçti işte üstünden, yeni dediğimiz yılın…
Yeni bir Şems doğdu, acıyla gülerek baktı yeryüzüne dudağının kenarında asılı tebessümle, birbirimize bakıştık, kaynaştık, gülüştük ve “doğ” dedi, sende “doğ” benim gibi…
Ve birden irkildim silkelendim, bir neşe fırtınası içinde geliverdim dünyaya, ola ki annem sancılar içinde acı çekse de benim günüm aydınlanıverdi güneşle, sabahın o güzel soğuk serinliğini bedenimde hissettiğimde balkon bahçemde, balkon kiracılarımın sabah kahvaltılarını verirken…
Tüm başlangıçların en güzelinin içinde olduğunu hissettim. Sancılara değer bir mutlulukla sarınmıştı etrafım, soğuk havalarda çıkmaktan zorlandığım yatağım, ana rahminin sıcaklığını mı veriyordu yoksa?…
Düşündüm soğuk dünyanın ateşle savaşır atmosferini şimdi düşsel bir sıcaklıkla birlikte yollarda adım adım yürüyorum… Yürüyorum da! ne için kim için, nereye, kime, ne için gittiğimi bilmeden, bir bilinmeze, dönüşü olmayan bir yolda. Vakit tamam gibi sanki…
Yüzüme değen güneş, ışığıyla, tenimin etrafında dolanan rüzgâr ise serinliğiyle, beni olmam gereken yere içselliğime götürüyordu. Şimdi satırları yazdığım anda yunus sesleriyle yoğrulmuş piyano sesi var, kanatlarımı kesip attım, dalıverdim denizlerin en derinliklerine.
Albatros ’un özgürlüğüyle ve dev kaplumbağaların dinginliğiyle, salıverdim kendimi okyanusun sularına, gökler benim, denizler benim, rüzgâr benim, ben benim diyorum bu sabah, yaşamak çok güzel hoş geldiniz dünyama güzel insanlar…
Sizde baktınız mı bu seher vakti sancılı doğan Güneşe. Uyandınız mı?..
Ve her sabah uyandığınızda kendinizi doğan gün gibi hissedebildiniz mi?..
Eğer hissetmediyseniz ilk gün doğumunda günle beraber uyanın ve güneşle yıkayın yüzünüzü, başlangıcı dinleyin ve bir müzik katın inceden inceye güne… Günün kendisi olun… Günde sizinle kendisi olsun… Mutlu olun, mutluluk şarkıları söyleyip, mutluluk çeşmesinden mutluluk suyuyla yüzünüzü yıkayın…
Mutlu olmayı kim istemez ki?.. Bunun cevabı herhalde herkestir. Ama her şeyin bir bedeli olduğu gibi mutlu olmanın da bir bedeli var. Belki de hayatta ödediğimiz en ağır bedellerden biri olabilir.
İşte o an mutsuzluğu da beraberinde yaşarsın…
Kardeş gibidir onlar…
Hadi ikisini birden yaşayalım dersin, iç içe…
Yaşayalım o zaman kardeşim yaşayalım…
Güne yeni bir günaydın Merhabasıyla yaşamaya başlayalım, yeni bir güne başlarken mutlaka vardır dostların dostlara söyleyeceği sevgi sözleri, vardır güzel yüreklerinde dağıtacağı sevgi gülleri. Yunus Emre’nin dediği gibi, ‘Sevelim Sevilelim Bu Dünya Kimseye Kalmaz…’
Haydi, o zaman dostlar bizlerde ‘Sevgiyle, sevgi dağıtalım, gül kokulu… dikenleri bizde kalsın dostun canını yakmasın…’
Yunus sevgisiyle baksın gözler, Mevlana gibi konuşsun diller… Aşık Veysel gibi çalsın sazlar, söylensin türküler, ağıtlar…
İşte böyle anlarda anda, dostlar susmamalı biri sussa diğer konuşmalı ve yazmalı, yazacak bir şeyler mutlaka vardır. Kelimeler yoksa bile günün kendisi vardır yazılacak… Yada birlik olalım yeniden, geç kalmadan mazide olduğu gibi bu yıl yeniden___
Uyanın dostlar!.. Artık uyanma vakti… Bakın bu gün de yaşıyoruz… Kim nerede, ne kadar yaşıyorsa…
Ya yaşamak isteyipte hayattan acımasızca koparılıp alınanlar, yaşatılmayanlar!!!
Uyanmak ve silkelenmek zamanıdır sabah, en koyu gecenin ardından…
Daha ne kadar bu menfur olaylardan dolayı yazılacak çizilecek…
Bir yanda gözlerden acı ve sessiz yaşlar dökülürken, bir yanda dudaklardan kahkaha dökülecek…
Kimler bir gecede servetine servet ekleyecek…
Kimler bir kenarda bir lokma ekmek bekleyecek… Bıkmadınız mı?..
Sonra bana bazıları ispiyoncu diyecekler biliyorum.
Evet öyleyim var mı ötesi: Rabbime söyledim dün gece şikayet ettim, inkar etmiyorum.
“Rabbim aşağıda terazinin ayarıyla oynayan birileri var haberiniz olsun” dedim.
Evet Dostlar bir VATAN vardır, birde Vatan HAİNLERİ…
…VARDIR USTAM!!!… Vardır da ustam yine de her canlının olduğu gibi benimde; her sabah şemsin sancılı doğumuyla yeniden başlar hayatım. İlk sabahım, ilk uyanışım gibi sanki. Çok şükür dedik, başladık bakalım, kısmette neler var?
Neleri yaşayacağımızı bilmediğimiz ama en azından neleri geride bıraktığımız bildiğimiz yeni bir güne hoş geldiniz!..
Hadi kahvenizi alın, oturun bir köşeye ve ne yaptığınızı, yada vatan için ne yapmadığınızı düşünün. Kim ki; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım…’
Buradayım ama hayat da baya bir zorlaştı be usta, kim kimde, kim nerde, kim kime ne der, kim kimle neyin peşinde, kim hangi zebanileri saklar içinde, kim kimin üstüne basma çabasında, kimin yüreği kime, neye yanar, kim kime eğlence yapar.
Kim su içmez de, su yerine tükürdüğünü yalar. Kim başkasında kınadıklarını unutur da kahramanlıkmış gibi kendi yapar…
Koyun can derdinde, kasap et derdinde be ustam…
“…Dilimde bir türkü usta, çocuklukta kaldı ne varsa, büyüdük her şey kirlendi be usta, dönüp bir etrafına baksana… hem çabalama usta boşuna ben artık oynamıyorum; hayat denen bu umarsız oyunda…”
Yağmur olmak var şimdi, usul usul toprağa karışmak sessizce…
“Sessizlik en güzel sestir, duyabilene” demiş Şems… Nede güzel demiş…
Sessizlik, en güzel sestir duyabilene ve anlayabilene.
Susmak; silahların en etkilisi. Eline namluyu almadan, Vurmak istersin, kan akıtmadan…
Artık birazda sessizliğim konuşsun diyorum kendime… Harfsiz bir lisanım var artık içimde, her cümlede…
Sadece susmak istiyorum, içi yalan dolu insanları dikkate almadan, önemsemeden. Haklıyken, haksız gözüksem bile kendimi savunmadan. Huzur bulmak istiyorum, gözlerimi kapayıp kimseyi anmadan. Sessizliği dinlemek istiyorum… Her şeyi yaşamış gibi yaparak…
Ve şimdi dünyanın bütün dillerinde sustum usta.
Ve yalnız bir şair bıraktın geride.
Ekmeğini aşktan çıkaran bir şair… Ekmeğini vefadan çıkaran bir şair… Ekmeğini delikanlılıktan çıkaran bir şair… Ekmeğini dostluktan çıkaran bir şair… Ekmeğini dürüstlükten çıkaran bir şair… Ekmeğini kendi yazdığı kelimelerden, cümlelerden çıkaran bir şair…
Yarın sabah da güneşin doğacağını biliyor muyuz?.. Bilmiyoruz. Olasılıklar evreninde yaşadığımızı unutmayın… Ve üzülmeyin ama sevmeye yaşayarak sevmeye devam edin, edin ki umutsuzlara dönüşmeyin.
Çünkü huzur ve güven içinde yenen kuru bir ekmek, endişe içinde yenen baldan daha tatlıdır. Namus içinde yaşanan bir çadır, ahlaksızlığın hüküm sürdüğü bir köşkte yaşamaktan daha sevimlidir.
Haydi dostlar insanlık adına____
BİRLİK OLALIM
Yılar tükendi geçti hiç menzil alamadık
Zalimlerin zulmünden hiç fırsat bulamadık
Bizler el ele olup hiç diri kalamadık
Birleşelim Ay Yıldız Al Bayrağın altında
Yürüyelim birlikte Atatürk’ün izinde
İlham alalım dostlar hikmet var her sözünde
Vatan sevgisi varsa doğuşunla özünde
Birleşelim Ay Yıldız Al Bayrağın altında
Aklı başa alalım, acıları duyalım
Birlik beraberlikle yalvarışa doyalım
Vatan hainlerini gayyalara koyalım
Birleşelim Ay Yıldız Al Bayrağın altında…
Ömer Sabri KURŞUN
Gülün kıymetini bilenlere, eninde sonunda solacağını bildiği için gül olmakla övünmeyenlere ve gül dururken diken dermekten pişmanlık duyan zavallı gönüllülere…
Bir zamanlar ince bir fidan iken kırıla budana yaşlı bir çınara dönüşen ama hala sevgiyle güçlenip atan kalbime de bir gün/aydın…
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız, sağlıklı günler dilerim.
Gönül sofrasından gönül sofranıza sevgi ve muhabbetler gönderiyorum yılın ilk Perşembe gününden…
Belki bir gün bir yerlerde, karşılaşmak ve görüşmek ümidiyle, hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın… Bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#