Evet gidiyorsun eski yıl, güle güle. Herşeye rağmen bir çok hatıra, bir çok sevinç, bir çok acı bir çok yaşanmışlıklarımız var sende.
Çok şeyi aldın ömürden ama bir çok da şey öğrettin. Saysam bir bir sayfalar yetmez.
Kısa ve öz 19 Temmuz 2024’den beri yoksul değilim ama yoksunum…
Sık sık memleketimize yaptığımız haftasonu kaçamaklarından, kışın Ankara içinde yaptığımız park ve mekan gezilerinden, arkadaş ziyaretlerine gitmekten yoksunum çünkü bunların hepsine eşim arabamızla getirip götürüyordu beni.
Gitsem de eşsiz yoldaşsız tadı yok artık, klasik ama beraber gittiğimiz her yer bana tekrar onu hatırlatıyor, kısır bir döngü.
Yurtdışı görevim süresince de biz hep arabayla gelip gittik Türkiye’ye. Hatta ilk torunumun doğumunda ver elini Viyana demiştik araba yolculuklarıyla.
Evet sohbetler etsek de, zaman zaman tartışıp küssek de barışsak da güzeldi bu yolculuklar.
Evet bunların hepsinden mahrumum, yoksunum şimdi.
Niye mi 88’de alınmış bir sürücü ehliyeti, cüzdan arasında duruyorken hiçbir işe yaramıyor da ondan.
74′ lerde ‘kızım bu zamanın atı araba, sürmeyi öğrenin’ diyen dedemi dinledim, ehliyeti aldım ama araba kullanma pratiğimi geliştiremedim, hayatta yaptığım en büyük hata ve eksiktir.
Sık sık acılarımdan ve yitiklerimden bahsetmek değil maksadım.
Ama altı üstü altı yedi ayın içinde hayat arkadaşını aniden yitirmek çok zor. Kısa sürdüğünden de hiç hazırlıklı değildik yitirmeye, çok ani oldu çok.
Emin olun zaman geçtikçe daha iyi anlıyorum altı ay değil altı hafta değil altı gün daha dayanılması zor ve zalim bir hastalıktı yakalandığı.
Onu yitirmek ise katmerli acı…
Ben şimdi burda bunlardan değil de bu acıları yaşarken yanımda yöremde olup acımı paylaşan dostlarımdan söz edeceğim. Hepsine bir kez daha teşekkür ediyorum burdan.
Her arkadaşım, akrabam, dostum gerek arayıp sorarak, gerekse kalkıp gelerek bir şekilde acımı paylaştı da ben özellikle beni acılı ortamımdan uzaklaştırıp acılarımı hafifletmeyi amaçlayan sevgili arkadaşlarımdan söz edeceğim.
Seher Keçe Türker ve Emine Aykaç arkadaşım ısrarla yazlıklarına, davet ettiler ‘üzüntülü ortamından uzaklaş’ diye, sağolsunlar ince bir düşünce ama davet edilen yerler başka şehirlerde olduğundan gidemedim.
Samsun Eğtim Enstitüsü’ndeki öğrencilik yıllarımızdan beri dostluğunu ve kardeşliğini hiç esirgemeyen kadim arkadaşım, dostum Ayfer Özyazar önce taziye ziyaretime geldi, birkaç hafta sonra da Ankara’nın bir ucundaki evinden tekrar kalktı geldi ve beni evine davet etti. Bu nazik daveti kırmadık, kalktık gittik kız kardeşimle.
Öylesine candan ve içten konuk etti, sardı sarmaladı ki bu can dost bizi, kalbimin kırıkları iyileşti biraz sağolsun.
Bu davranışı zaten güçlü olan dostluk bağlarımızı sağlamlaştırdı. Allah ömür verdiği sürece de sürecek.
Böyle dostlarımın olması da benim en büyük zenginliğim ve şükür nedenlerimden biri.
Güle güle git 2024. Üzülmüyorum bittiğine ve gittiğine.
‘Gitti canımın cananı
Ayle canım vayle canım le canım’
Hoşgeldin 2025, hoşluklar getirirsin hepimize umarım.
Büyük acılar yaşarken sahiplenilmek çok güzel çünkü yaşınız başınız, eğitiminiz kariyeriniz ne olursa olsun, yağmur altında kimsesiz yapayalnız kalmış bir kedinin durumundan beter bu yalnız kalmışlık.
Dostlarım sağolsun o günlerimde yalnız bırakmayıp sahip çıkarak ilaç, merhem oldular bu yarama.
Şükran Uçkaç Yargı Sazsızozan
30.12.2024