Okullarımız ara tatile girdi. On gündür, yaklaşık bir buçuk milyon öğrenci ve aileleri yeni karnelerle baş başa kaldı.
Öncelikle şunu belirtmek isterim bana göre bu uygulama geç kalınmış bir uygulama…
Yaklaşık on yıldır ana sınıflarında verilen beceri karneleri bizlere henüz geldi…Olsun yine de bu önemli bir adım…
Hem öğretmenler hem öğrenciler hem de veliler açısından ilk defa eğitim öğretim faaliyetlerine farklı bir bakış açısı geldi…
Ben burada bu değerlendirmelerin öğretmenler açısından, imkansıza yakın ölçme kriterlerinden (özellikle zaman açısından) bahsedebilirdim. Ancak şimdi öğrenci tarafındayım…
Yeni değerlendirme ölçütlerinin bana göre en kıymetlisi sosyal duygusal öğrenme bölümü idi. Bu nedenle bu bölüme yoğunlaşacağım… Bizler bu zamana kadar (değerler eğitimi gibi) formal bir şekilde verilmeyen bazı kazanımlara yoğunlaşmıştık. Ancak şimdi karşımızda tüm aşamalarıyla verilmesi gereken SDÖ (sosyal duygusal öğrenme) kriterleri var…
Şimdi, kocaman insanların bile hiç kafa yormadığı bir öğrenme zorunluluğu ile karşı karşıyayız…
Şöyle açmak isterim: Öz yönetim becerilerini geliştirebilmek için kendimizi ne kadar tanıyoruz?
Duygu düzenlemelerini yapabiliyor muyuz?
Zor duygularla başa çıkma yöntemlerimiz neler?
Sosyal farkındalığımız hangi düzeyde?
Duygudaşlık denen kavram bize ne kadar yakın?
Farklılıklara saygı konusunda ne kadar başarılıyız?
İletişim becerilerimiz nasıl?
Aldığımız kararlar başkalarını nasıl etkiliyor?
Bu sorular SDÖ becerilerinin ana başlıkları…
Tüm bu başlıklar üzerinde hiç düşünmeyen anne babalar şaşırdılar. Bu zamana kadar hep hangi dersten kaç puan alındı diye bakılıyordu…Onlar da çocuklarının beceri eğitimlerine yeterince kafa yormamışlardı…
Çocukların beceri karnesini uzattığımda bazıları çocuklarından alıp fotoğrafını çekti. Ben biliyorum ki kendine göre bir bilir kişi arayışına girdi. Çünkü yazılanları anlamaktan çok uzaktı…
Şimdi anne babalara seslenmek istiyorum… Çocuklarımız dünya üzerindeki sınırsız sayıdaki çiçekler gibi. Her birinin ayrı reçetesi olmalı. Onları sadece akademik başarılarına göre sınıflamaya çalışmayın. Bazıları en zor koşullarda yetişen kaktüs çiçekleri, bazıları orkide…
Onlar geleceğin oğulları ve kızları…
O halde şimdi karnelerimizi alıp bir kez daha inceleme zamanı…