Tepeye çıkıp kaynak suyun yanında, neşeli bir gün geçirmek istedik. Onun için vadiden tepeye çıkıp günümüzü değerlendirmiş olacaktık. Vadiye indiğimizde, günün sıcak geçeceğini güneşin parlaklığından, fark ettik.
İki haftadır yağmurdan göz açamamıştık. Tipik Karadeniz havasıyla karşı karşıya idik. Hava aydınlansın, ruh ve bedenimiz ısınsın aradık. Çünkü, kararan bulutlar mı etkili oluyor, küresel değişim mi? gerçekleşiyordu. Dengesiz bir hava, yağmur, sağanak ve peşinden bastıran sıcaklar neyin habercisiydi.
Kaynak suyun duru akışı, doğanın yeşilliğine uyum sağlamıştı. Özlediğimiz tepelerin aydınlığı ve pırıldayan su içimizi ferahlatacaktı.
Baharın neşesi ve suyun sesiyle heyecanlandık. Çevrenin güzelliği adeta yüreğimize genişlik sağladı. Kır çiçekleri gibi yosunlar da taşlarda yeşillenmişti. Bulutlar ise bir tarafa kaybolmuştu.
Getirdiğimiz eşyaları ve yiyeceklerimizi suyun kenarındaki taşın üzerine bıraktık. Biraz daha yukarıya çıkıp dağları seyreyledik. Yeşilliğin yarattığı farklı güzelliklere tanık olduk. Bulutların geleceği içimizde herhangi bir kaygı doğurmadı. Böylece suyla geçireceğimiz zamandan zevk aldık.
Kır çiçeklerinin rengi, suyun nefis içimi ve zümrüt yeşili ağaçlarla güzellikleri yaşadık.
Kendin olmaya karar vermiş, düşünmeyi arzu etmiş ve birilerine benzemiş insanlar, güzellikleri paylaşmalı. Gökyüzünün altında robot misali kalmamalıydık. Renkli çiçekler ve çimene de güneşin sıcaklığı ruh ve bedenimize, canlılık katmaktaydı.
Bulutların yeniden ortaya çıkmamasını, ışınların önünü kesmemesini, çiçek ve yaprakların hayatı daha canlı yaşamasını arzuladık.
Yapraklar yeşil örtü oluştururken, çiçeklerden polenlerin uçmasını gözledik.
Güneşin sıcaklığına karşılık, yeni bir hayat için canlılar, kaynaktan, can suyu buldu. Yüzler güldü ve doğa uyuşukluğu üzerinden atıp kendine döndü.
Ruh ve bedenin, güçlü olması için gözümüzü gökyüzüne çevirdik. Yeşil örtüyle bağımızı kurmaya çalıştık. Sevgi ve neşe yüklü tepeleri, tüm çıplaklığıyla gördük.
Böylece doğadan ders alıp mutlu olmasını bildik.
Hasan TANRIVERDİ