Durakta minibüs bekliyordum. Hava aşırı sıcak mı, sıcaktı. Güneş tam tepemizdeydi.
Gideceğim mesafe kısaydı. Aslında yürüsem 10 dakika bile sürmezdi.
Durakta gölgelik alan ararken gözlerim: ‘Keşke şapkamı antrede unutmasaydım,’ diye kendime kızıp duruyordum. İnanın, değil şapka, şu aşırı yaz sıcaklarında para cüzdanımı dahi taşımak istemiyordum.
Neyse, on dakika sonra minibüs gelmişti. İndirimli kartımı makineye basıp boş bir koltuğa oturdum.
Tam o sırada peşim sıra araca binen bir beyefendi sürücüye sordu:
“Neden 30₺ kestiniz benden ve diğer yolculardan ? İndi bindi 15 ₺ değil mi?”
Önce unursamamıştım. Ama sürücü sert bir ses tonuyla
“Sende sorsaydın ya? Makineyi ayarlardım…”
Hakkını arayan yolcuyu bir de paylamaz mı?! Hem suçlu hem de güçlüydü.
Ah, bende ki şu adalet duygusu…
Ah, bende ki şu haksızlık karşısında sabır katsayımın freninin tutmaması, yok mu?!
Atıldım:
“Kaptan, beyefendi haklıdır. Son durağa üç durak var. Makineyi ayarlamamanız, sizin sorumluluğunuzda. Beyefendiye ve diğer yolculara cebren aldığınız 15₺ ‘sını vermeniz gerekir.”
Aman da aman!
Ağzımı açmaz olaydım keşke!
Minibüste tartışmanın katsayısı yükselmez mi?
Kazıklananlar, ” Verdik bi kere,” diyor, boyun eğiyorlardı.
Farkında olmayanlar, yüzüme aval aval bakıyorlardı.
Yalakalar ise,” Hanımefendi sıcakta kafa ütülemeyelim lütfen. Kaptan sen aldırma onlara…. ”
Ve benzer sözlerle sürücüye yandaşlık rolünde oldukça başarılılardı.
Susacaktım ki…
Hakkını arayan beyefendi bana dönüp bir de demez mi!?
“Hanımefendi sizden de 30₺ aldı. Ama siz fark etmediniz!”
Haydaaa!
Gel de oklu kirpi olma şimdi!
Ses tonum yükselmişti!
“Kaptan duraktan bir bölük insan bindi. Onlardan da fazla ücret aldınız.Benim ve herkesin ücretini ödeyin. Aksi halde hakkınızda suç duyurusunda bulunacağım.”
Elimde telefonu video moduna getirmiş çekim durumundaydım. Gücümü dijital oyuncaktan almaktaydım. Bu kez sürücü ve yandaşlarının ses tonları kibarlaşmıştı.
” Hanımefendi ben vermeyeceğim, demedim ki. Alın para üstlerinizi…”
Öndeki yolcuya fazla aldığı paraları uzattı. Paralar dağıtıldı.
Araçta suskunluk ve asayiş berkemaldi.
Peki ne değişmişti?
Kimse teşekkür bile etmemişti.
Beyefendi ve ben dışında kimse hakkını aramamıştı.
Ee, az önce biz neyin savaşını vermiştik ki?
Ve ne kazanmıştık?
Stresten başka !
Bu memlekette kulaklık takıp duymamak en sağlıklısı…
Canım yurdumun insanı her yerde aynı…
Değişmiyor.
Böyle başa böyle tarak!
Emine Pişiren/ Akçay