Tayyip Bey (artık ne başbakan ne de henüz Cumhurbaşkanı olmadığına göre böyle hitap edilmesinde bir sakınca yoktur sanırım) yakın bir zamanda “bir davalarının” olduğundan dem vurmuştu. Doğrudur, beğenelim beğenmeyelim, bir davası vardır. Lakin ben, gel-gitleri, takiyyeleri (siyasetbilimciler buna “algı yönetimi” diyorlar artık) nedeniyle, davasının ne olduğunu tam çözemiyorum. Ama AK Parti’de ikbal gören merkez ve taşra siyasetçilerinin davasının ne olduğu ortada…
………….
Şimdi, bir davanız varsa, davanızın adamlarının da olması gerekir… Davanın adamlarının gözü karadır; idealisttir, cesurdur, her şeyleriyle “davanın” hizmetindedirler, eylem odaklıdır… Dava adamı düşünmeyi de ihmal etmez; sorar, sorgular, analiz eder, önerir… Liderin yanında, yardımcısı ve fakat lider odaklı değildir. Yer yer davanın ideolojisine, seyrine, yörüngesine müdahil olmak isterler…
Dava adamları yanında, davanın bir de “davanın adamları” vardır. Davanın adamlarının algıları, duyuları, bilgileri, bilmek istedikleri davaya ve davanın seyrine göre şekillenir… “Dış mihrak ve tahriklere” karşı tedbirlidirler, tetiktedirler… Davanın adamları lider odaklıdır; öne çıkmaktan çok “kulisçidirler”… Davadaki yerlerini davanın ilkelerinden çok, lidere göre belirlerler… Daavanın ideolojisine müdahil olmak istemezler lakin seyrine göre kulvar değiştirirler…
Her davanın, dava adamları yanında bir de, “davanın değnekçileri” vardır. Bunların davanın ideolojisyle, seyriyle pek alakaları olmaz… Düşünmeyi de pek sevmezler, bilmek istemezler… Bilmek, sorgulamak ve doğrulatmaktan çok, inanmak isterler; ölümüne değil, ölesiye inanmak isterler…
Dava ne zaman zayıflar, zaafa uğrar? İktidar olunca ve iktidar uzun sürünce mi? Çözülmeler hangi aşamada başlar? Amaç hasıl olunca mı, yoksa amaç dejenere olunca mı?
Yukarıdaki soruların ihtimaller dahilinde olduğunu bilip davanın adamlarını davanın saflarında tutmak için davaya yeni amaçlar, yeni hedefler koymak gerekir… Bu da yetmez, davaya yeni yemlikler, yeni nema meraları bulmak gerekir. Siyasal tarihin genellemeleridir bunlar, sadece AK Parti davasına özgü de değildir.
……………….
Devleti, devlet adamları yönetir teorik olarak ve olması gereken olarak… Devlet adamı pratiktir, pragmatiktir, ileri görüşlüdür (vizyon), amaç ve görev odaklıdır (misyon), dirayetlidir, bilgedir, kavrayıcıdır, kucaklayıcıdır; ideallerle gerçekler arasında denge kurmayı becerebilendir. Lider değil, liderlik yapabilendir; kavramsalcıdır, kurumsalcıdır…
AK Parti öznelinde sorun, halef başbakanın, dava adamlığından devlet adamlığına terfi edip edemeyeceğidir.
Bu bağlamda, AK Parti içinde, dava adamlığını devlet adamlığına dönüştürecek pek bir şahsiyet kalmadı (bırakılmadı)… Ben yine de, AK Partili olmayan birisi olarak, Ali Babacan’nın başbakan olmasını arzularım. Nuretin Nebati? Niye olmasın? Ama bir Efkan Ala için, Allah yazdıysa bozsun derim?
AK Partili olmayan birisi olarak bu konuda söz söyleme hakkım var mı? Elbette var Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak… Türkiye sadece AK Partililerden ibaret değil ki?