Yaz sıcağını bastıran bir serinlikti, yaz yağmuru, yayla suyu gibi. Yaz yağmuru beklenirdi, gece gündüz, bir an önce gelsin diye. Yaz yağmuru, döksün suyunu bulutlar, gürlesin gök, ağaçlar eğilsin, dallar kırılsın. Hafif bir esneme gibi, dağılsın bulutlar.
Yaz yağmuru gelse de hoş, gelmese de.
Kardeşim, “Toprağın ihtiyacı vardı. Bütün canlılara da can suyu oldu. Mutlu bir gün yaşattı. Yaprakların ve otların boyunları eğrildi. Bazıları savruldu, uçuştu ve patika toz içerisinde kaldı.” Dedi.
Yaz yağmuru soluklandı, hız kesti. Durakladı, bulutlar sakinleşti. Güneşi bekledik, bir türlü göstermedi kendini. Çıkmadı bulutların ardından. Yıkanmıştı otlar, sanki inekler için. İnek, ot ve çayırı yayıldı. Sevdi yağmurdan sonraki yeşilliği, doldurdu işkembesini.
İnek çimenin ortasından bize baktı. Kafasını salladı, yanına çağırır gibiydi. Gittik, kaşıdık, sevdik, kirli yerlerini yıkadık. Kardeşim, Şimdi ineği bağlayalım ve dereye inelim. Yarın da ineği götürürüz.” Dedi. “Dere kıyısından çayır ve dal keser ineğin önüne atarız.” Dedi.
Patikadan bahçeye saptık. Yerler ıslaktı. Ayaklarımız ıslandı. Fındık bahçesini çayırı bizi iyice ıslattı. Dereye yaklaştığımızda suyun çağlamasına sesini uydurmuş, bir hayvan sesini de duyduk. Hayvan sesi, yavruya aitti. Genelde viyaklamak şeklindeydi. Yaban hayvanın yavrularına ait olduğuna karar verdik. Dere kaşında sesi takip ettik. Belli ki, korkuyorlardı.
Kardeşim, yavaş ve seri adımlarla ilerledi. Birbirlerine sokulmuş, üç yavru gördü. Yaz yağmurundan hiç hoşlanmamışlardı. Bize bakmadılar, birbirlerine daha çok sokuldular. Kireç torbasını üzerlerine çatı yaptık ve öylece bıraktık.
Dereye indik, su kenarındaki çayırı kesip sepete doldurduk. Karaağaç dallarını da kestik ve dur maça yük yaptık. Karaağacın üst dalında kuş yuvasına rastladık. Yavrular etkilendikleri için. Gagalarını açıp havaya yönelttiler. Kardeşim gitti. Bir tane balık yakaladı ve küçük parçalar hâlinde kesip yavruları besledi.
Sepeti ve yükü alıp fındıklığa döndük. Yağmurun etkisi devam ediyordu. Kardeşime her şey istediğin gibi olmuyor. Derenin akan suyuna yakın, kendiliğinden büyüyen, erik ve elma fidanlarını koparttık. Yukarıda sınır yakınına dikmek için bıraktık. Çimene çıktık, çayırı ve yaprağı ineğin önüne döktük. Annem, “Biraz sonra sağarım.” Dedi.
Akşam serini çıktığında güneş gönülsüzce tepeleri terk etmişti. Yaz yağmuru, serinliğini devam ettiriyordu. Bulutlar kayboldu. Babam, “Yarın hava güneşli.” Dedi.
Yağmur sonrası güneşin sıcaklığı bal arılarının çok iyi çalışmasına neden olur. Arılar, çiçeklerin bal özünü normalden fazla salgıladıkları için, çok iyi çalışacaklardı. Kardeşim, “Daha çok kestane balı geliyor, dağa gitmeliyiz.” Dedi.
Kardeşim, sebzeleri kontrol için, bahçeye indi. Yağmurdan sonra çok sağlıklı buldu. Salatalıktan topladı ve çimene çıktı. Yoldan geçen büyük bir köpeğe seslendi. Yanına geldi. Köpeği sevdik. Ona yiyecek verdik. Yedikten sonra geri dönüp gitti.
Yaz yağmuru, serin bir gün yaşanmasına neden olmuştu. Serin bir günde sebzelerin daha iyi büyüdüğünü gördük.
Kardeşimle eve geçtik ve yemek için, hazırlıklara başladık.