Sabah neşem…
Güzel iri cüssesi, bembeyaz tüyleri, turuncu gagası ve yağmurdan ıslanıp hafif kabarmış saçları ile evimin çatısında konaklarlar. ” Gak gak…”sesler çıkarırlar. Sabahın köründe benim bulunduğum ve karşı binanın çatısında gürültü yaparlar. Her sabah çığlıklarıyla uyandığım, evimin tepesinde daireler çizerek ve gak gaklayarak beni selamlayan kuş türünün yavrularının dünyaya gelişine tanık oldum. Birinin gakına gık desem gagalayacaklarmış gibi hissederek.
Terasımın çatısında beni umuda boğdular.
Yer İstanbul. Yuva yaptıklarını gördüm ve tedirgin olmama rağmen merakımdan dolayı görüntülemek istedim. Empati yaptım, rahatsız olacaklarını düşündüm. Ancak zarar vermeyeceğimi kendim biliyordum. Çıktım çatının uygun bir yerine. Başladım izlemeye. İki tane bebek martı gelecek. Umarım kariyerlerine güzel bir başlangıç yaparlar.
Alfred Hitchcock’un 1963 yapımı bir korku gerilim klasiği vardı. İzleyeli yıllar olmasına rağmen halen kuşlara karşı çekingen davranmamın nedeni olan bu film, hayvanların gözünden insanlığa bakışıdır.
Onların elinde hiç bir cihaz yok. O da ne fotoğraf çekerken çığlık çığlığa pervane gibi başımda dolaştılar. Dişiler yumurtaları almaya geldiğimi sandılar. Savaş tayyareleri gibi bana hücum edeceklerdi. “Nasıl gördünüz?” benim fotoğraf çektiğimi.
Görüntü almama izin vermedi bütün martılar… Anladım ki “Sakın dokunma, bozma, tüm gelişimi izleyin. Kaydedin. Su ve yem bulundurun, ama yaklaşmayın.” mesajı verdiler. Güvenlerini kazanınca müthiş ve sadık arkadaş olacak yavrular gelecekti evime.
Doğanın gerçek mucizesine şahit olmak
Şans eseri yuva kurdular yuvamın üzerine. Mutluluğuma diyecek yoktu. Dişi kuşun kendi çabasıyla kurduğu çalı çırpı ile ördüğü, tepsi gibi bir yuva vardı. Müthiş bir mimari ve dekor. Sağda ve solda duran iki tüy dikkatimi çekti. Bir yuva bu kadar mı güzel süslenir. Yumurtaların uç kısımları baş başa konulmuş. Tertip düzen ve yuvanın dizaynı karşısında büyülendim. Mucize gerçekleşince gökyüzüne hükmedecekler. Neşeyle gözlem altına aldım.
Evet, bizim aklımız ermez. Müthiş dizayn ve yuvadaki her bir çöp denge unsuru. Birinin bile eksilmesi veya yerinden oynamasından rahatsız oluyorlar. İzlemek bile harika.
Zamanı gelince evi terk edecek yavrular, bana da harika bir aksesuar kalacak. O acı sesli martıların hepsi havalanacak ve acı acı bağrışacaklar.
Önümüzdeki günlerde kim bilir ne güzelliklere şahit olacağım.”Öyle değil böyle uçulur” sloganıyla gönlüme taht kurdu güzel martılar.
Sevgiler, mutluluklar…
Yer İstanbul. Yuva yaptıklarını gördüm ve tedirgin olamama rağmen merakımdan dolayı görüntülemek istedim. Empati yaptım, rahatsız olacaklarını düşündüm. Ancak zarar vermeyeceğimi kendim biliyordum. Çıktım çatının uygun bir yerine. Başladım izlemeye.İki tane bebek martı gelecek. Umarım kariyerlerine güzel bir başlangıç yaparlar.
Sanki benim komşu apartmanın çatısını seyreder gibi oldum aynı anıları ortak yaşıyoruz …