Tarih her zaman kahramanları yazmaz. Bazen dünya’ya ektikleri kötülük tohumlarıyla etraflarını zehirleyen insanları da yazar. İnsanlığın tehlikeleri görebilmeleri ve ders alabilmesi açısından bu tarihe’de ihtiyacı vardır. Bu alanda
tarihe damgasını vuran ve adından en çok söz ettiren isimlerden biri de hiç şüphesiz Adolf Hitler’dir.
20 Nisan 1889’da Avusturya’da doğmuş ve mutsuz bir çocukluk dönemi geçirmiştir. Tüberküloz’dan ölen babası Alois Hitler, onu memur yapmak istiyordu. Ancak Adolf’un sanat’a ve resim’e olan tutkusu o derece yoğundu ki babasının bu isteğine karşılık o yine’de güzel sanatlar akademisinin hayalini kuruyordu. Sonunda pek de başarılı olmayan öğretim hayatının ardından Viyana güzel sanatlar akademisinin sınavına girer ve başarısız bulunup alınmaz.
Hayatının dönüm noktası olan bu süreçten sonra Hitler geçimini sokaklarda yaptığı resimleri satarak sağlar. Bir süre sonra’da gönüllü olarak Alman ordusuna girer ve onbaşılığa terfi edilir. Hitler artık 30’lu yaşlarını aşmıştır ve adını daha sonra kendisinin değiştireceği, Karl Herrer tarafından kurulmuş olan Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi’ne üye olur. Parti içinde ki keskin nutukları kısa sürede herkesin dikkatini çeker ve partinin liderliğine getirilir.
Asıl hesaplaşmalar bundan sonra başlar, başta dönemin Cumhurbaşkanı Von Hindenburg dahil olmak üzere pek çok kişi Hitler’in nasıl bir tehlike olduğunun farkındaydı. Fakat dönemin Almanya’sındaki ekonomik kriz Hitler’e büyük bir fırsat ortamının yaratılmasına neden olmuş ve milliyetçi söylemlerinin yanında ekonomik alanda da çaresiz kalan Alman halkı Hitler’e büyük ölçüde inanmaya başlamıştı. Sonunda başlattığı ayaklanmalar yüzünden Hitler hapishane’ye atılmıştı ancak halk Hitler’in mazlum konumunu da değerlendirmeye kalkınca parti iyi bir oy oranına ulaşarak, Hitler’in daha cezası bile dolmadan hapishaneden çıkarılmasını sağlar. Bundan sonraki Hitler daha korkunçtur. Kendisine karşı gelen bütün muhalifleri yok etmeye başlamakta ve ülke’yi yavaş yavaş savaşa doğru sürüklemekteydi. Bu sırada yetkilerini yeterli bulmayıp oy çokluğuyla Cumhurbaşkanlığını ve Alman Şansölyeliğini(başbakanlığı) birleştirmeyi başardı. Çok iyi yönetileceğini sanan Almanya artık kendisine kabus dolu günler yaşatacak bir diktatörle karşı karşıya olduğunu fark etmek için biraz geç kalınmıştı.
Bundan sonraki Almanya için kan ve gözyaşlarıyla dolu karanlık günler hakim olacaktı.
Ve o gözyaşları uzun yıllar Almanya’yı esareti altında tutacaktı.
Ta ki Almanya Hitler’in etkisinden kurtulanana kadar.
Sevgili dostlar, hangi ülke’de olursanız olun mutlaka o ülke de yaşayan Hitler’ler bulmanız olasıdır. Asıl sorun şudur ki, Hitler gibileri başa geçtikleri sürece ülke yönetimleri hiçbir zaman istenen refah seviyesine ulaşamazlar. Sistemleri birçok açıdan benzerlik gösterir ve genellikle aynıdır. Irkçı ve ayrımcı davranışlar, muhaliflere karşı oluşan şiddetli tepkiler, basın özgürlüğünün yok edilmesi, halk arasında ki ciddi bölünmeler ve dış ülkelere karşı oluşan saldırgan tavırlar.
Hepsi de bir ülke’ye hep aynı sonu yaşatacak olan yaşayan Hitler’lerin uygulamalarıdır.
Bizde de güçlü adaylar var ve bundan 15 yıl sonra bazı yazarlar NASIL BU KADAR KÖR OLABİLDİK diye kitaplar yazabilirler