DP Mefküresi;
DP, ‘Atatürk ilkeleri ve Türk inkılâbının hamisi sıfatıyla’ (46 ruh-dava ve misyonu olarak) Türkiye Cumhuriyeti’nin, geleneksel ve evrensel bir devlet olma sürecini tamamladı. İçeride ve dışarıda onurlu, itibarlı ve muteber devlet trendini yakaladı. Dış politikada barış itimat ve istikrar dönemini başlattı Türkiye lehine en kalıcı, geleceğe yönelik anlaşma ve ittifakları oluşturdu. (BM-NATO-AET) Uluslar arası forum ve platformlara taraf oldu, katıldı. Kıbrıs konusunu çözümledi. Lozan’dan sonra tekrar “Milli Dava” düzeyine taşıdı.
Fakirlik, yoksulluk, yolsuzluk ve cehaleti yendi. İşsizliği sıfırladı. Sendikacılık, sosyal güvenlik, sigorta, emeklilik, iş güvenliği ve iş barışını temin, tesis, idame, yasal ve kurumsal bazda ikame etti. Bilimsel, endüstriyel, ekonomik ve teknolojik kalkınma ve gelişme yanında iyi insan, ilkeli, onurlu ve sorumlu vatandaşlık bilincini geliştirdi.
Eğitim norm ve kalitesini yükseltti. ODTÜ dahil yeni ve büyük üniversite ve eğitim kuruluşları oluşturdu. Tarım-Ticaret ve Sanayi Odaları ile Meslek birliklerini kurdu.
Dış ticareti ve turizmi geliştirdi. Özelleştirme, yabancı kredi, dış finansman gibi sözcükleri ilk defa iktisat ve ticaret hayatına ve devlet literatürüne kattı. Tarım dan enerjiye kadar akıllara durgunluk veren ve 1949 a göre %500‘ lere varan ve %26’ ları bulan muazzam bir kalkınma, gelişme, yatırım üretim ve sanayileşme atılımını gerçekleştirdi. Devlet ve vatandaş işbirliği ile makus talih yenildi.
En büyük üniversiteleri, hastaneleri, sağlık, sosyal tesis, yardım, spor, eğitim, iktisadi teşebbüs ve kurumlarını kurdu. Türkiye’nin en büyük Camisi Kocatepe’ nin projesini yaptı ve temelini attı. GAP projesini oluşturdu. Anıtkabir’i bitirerek Büyük Atatürk ün aziz naşını devlet töreni ile nakletti.Bu günkü TBMM binasını tamamlayıp hizmete açtı. O gün için hiç biri tanınmayan, bilinmeyen, akla-hayale bile gelmeyen yeni-ileri modern sektör ve kurumlar oluşturdu. Hasılı Atatürk ün 1936 da hasretle özlemle ve sık sık söylediği “Modern ve muasır kalkınmış–gelişmiş, ileri Türkiye” yi DP kurdu.
Tekrar etmekte fayda var. Jandarma zulmüne son verdi. Halkla devleti barıştırdı.
Cumhuriyet ile Demokrasiyi buluşturdu. Özgür basın, özgür bilim, kaliteli yönetim, namuslu ve dürüst seçim, devlet umuru ve hukukun üstünlüğü, din ve vicdan hürriyeti adalet ve sosyal barış, bilim ve spor dahil ulusal ve uluslar arası alanda başarı, rekabet şansı ve itibarı Türkiye Demokrat parti İle yakaladı, yaşadı ve tanıdı.
Demokrat Partinin üst üste kazandığı seçimler, gerçekleştirdiği muazzam kalkınma ve gelişme, ilerleme, büyüme hareketi, milletin uyanması, dünyaya açılması, demokrasinin fiilen yaşanarak kurumlaşması, bilimin, vatandaşlık ve insanlık şuurunun-bilincin gelişmesi; İmtiyazlı zümre konum ve durumundaki halk partisi zihniyetini yok olmaya mahkum etmişti. Bu durum CHP ve yandaşlarında büyük panik yarattı. Kıskançlık haset ve körü körüne statükoya bağlılık muhalefeti içten içe kamçıladı.1952 den itibaren açıkça DP’ ye karşı düşmanlık teşvik ve tahrik edildi.
Yalan, fesat ve iftira yoğunlaştı. Milletin uyanması, devletin kalkınması ve gelişmesi hasetle karşılandı. Tahrikler 1948 den 1960 a olağanüstü artış ve tırmanış gösterdi.
Toplumsal ve sanal olarak yaratılıp pompalanan sosyal gerilim, çok dar bir çevre ile sınırlı olsa da, malum çevreler ve medya tarafından suni olarak bütün yurda teşmil edildi. Esas karakteri itibarıyla gerici-irticai sol, yobaz mason ve fanatik-ütopik komünistler tarafından arttırıldı ve tahrik edildi.
DARBEYE ADIM ADIM
Oyunun farkında olan DP, insan ve vatan sevgisine dayalı samimi ve dürüst tedbirler aldı ise de pek yararı olmadı. Bunun üzerine, Nisan 1960 da TBMM de tahkikat komisyonu kuruldu. Tahkikat Komisyonu bu fesat, yalan, iftira, yolsuzluk ve halk düşmanlığı furyasını araştırmakla görevlendirildi. 26 Mayıs 1960 günü Başvekil Menderes Eskişehir de yüz binlerce kişiye hitaben yaptığı konuşmada “Erken seçim müjdesi” verdi. Aynı gün Tahkikat komisyonu raporunu bitirerek TBMM başkanlığına sundu.
Halk Partisi yönünden bu rapor dehşet verici ve ürperten yalan ve iftiralarla dolu idi.
Gerilim, korku ve panik doruk noktaya çıktı. Bütün yalan, düzen, iftira, soygun ve tertipler ortaya çıkacak ve CHP dahil “husumet cephesi” muhtemel bir erken seçimle ebediyen silinip yok olacaktı. Bir taraftan halkın tepkisi büyüyor, diğer taraftan Menderes ve DP yaşayan bir efsane haline geliyordu. CHP ve yandaşlarını büyük bir korku ve panik içine sürüklenmişti.
VE, 27 MAYIS
Ve…. 27 Mayıs gecesi düğmeye basıldı.
Tarihin en makus, haksız ve kanlı darbesi başladı.
Malum gerici-tutucu, yobaz ve statükocu, despotik zihniyet, bir avuç askeri kullanarak ve şerefli-şanlı Büyük Türk Ordusunu da insanlık dışı ve halk düşmanı emellerine alet ederek ani, sinsi ve emrivaki bir baskınla yönetimi ele geçirdi. Bütün DP Bakan, milletvekili, Milli Savunma Bakanı ve Genel Kurmay Başkanı dahil Ordu ve Parti yöneticisi ile yüksek bürokratlar tutuklandı. Dikta ve despotluk rejimi başladı. Demokrasi sona erdi. Atatürk’ ün Cumhuriyeti kesintiye uğradı, 36 yıllık 1924 Anayasası ilga edildi. Atatürkçülük askıya alındı. Demokrat Parti’ nin güneşi battı. Ülkemizin üzerine adeta bir ölüm sessizliği, baskı zulüm, işkence ve korku havası çöktü. Hukukun utancı olan ve hiçbir hukuki dayanağı bulunmayan “yüksek adalet divanı” nam emir kulu, köle ve ön koşullu infaz mahkemeleri kuruldu. DP’ nin bütün malvarlığı, evrak ve dosyaları aynı gün vaki bir baskınla müsadere edildi.
Hepsine haksızca, hukuksuzca ve cebren el kondu. Yönetici ve üyeleri akıl almaz maddi, manevi, sosyal ve psikolojik baskı, zulüm ve işkencelere maruz kaldı.
Ebedi, kalıcı bir işkence olsun diye “27 Mayıs” Hürriyet ve Anayasa Bayramı (!) olarak ilân edildi. Bu sözde bayram yıllarca onur kırıcı bir zulüm, tahkir, tahrik, psikolojik ve sosyolojik baskı unsuru ve işkence vasıtası olarak kullanıldı.
Bundan sonra sırasıyla;
Orduda büyük bir yıkım ve tasfiye operasyonunu gerçekleştirildi. Milli savunma Bakanı İbrahim Ethem MENDERES den hemen sonra, Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Rüştü ELDEHUN ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tekin ARIBURUN ile komuta kademesinden pek çok General ve Subay görevlerinden uzaklaştırıldı.
Eylül 1960 DP siyasetten men edildi. (CHP ve diğer partilere dokunulmadı. Dünya ihtilaller tarihinde tek yönlü ve sadece tek partiye karşı yapılmış yegâne darbedir.) Bu süreçte bütün halk partisi teşkilatı bayram sevinciyle büyük kutlamalar yaptı ve DP’ lilere karşı şiddet, saldırı, asılsız ihbar, tahrik ve tahkir olayları haftalarca sürdürüldü.
YASSIADA
Yassıada mahkemeleri insanlık, siyaset ve hukuk tarihinin iğrenç bir utanç tablosudur. 27 Mayıs’a hukuki meşruiyet kazandırma çabasına giren sekülarist yargıç sürüsü ile her türlü insani, askeri, ilmi, milli ve manevi değerden yoksun; Mustafa Suphi artığı, Kadrocu kalıntısı ve Nazım Hikmet Ran-Werzansky hayranı yaratıklar sayesinde görülen mahkemeler bir çadır tiyatrosu, lâkin hapishaneler, ortaçağ Avrupasında bile benzeri görülmemiş bir baskı, işkence ve zulümhaneye dönmüştür. Orada kan ve intikam, şeamet, vahşet ve dalâlet vardır. Alçaklık ve ihanet kol gezmiştir.