Evet, Demokrat Parti yaşayan bir efsanedir.
Demokratik seçimler ve irade-i milliye ile geldiği iktidardan “haksız, yolsuz, hukuk ve ahlâk dışı” antidemokratik, intikam hırsı, kin, kan ve husumetle malul bir darbe ile iktidardan uzaklaştırılmış; Hukukun utancı Yassıada mahkemeleri ise, radyolardan naklen verilmiş, halk tahrik, masum ve müsemma Demokrat Partililer ise, insanlık dışı iftiralarla alçakça tezyif, rencide ve tahkir edilmiştir. Yassıda da çekilen “düşükler” filmi ve radyolardan 1 yıl süreyle canlı olarak yayınlanan “hırsızlar kervanı” dönemin utanç vesikalarıdır.
Bu, Türk siyasi hayatındaki en vahim kırılmadır.
27 Mayıs’la ülkenin üzerine mezar toprağı serpilmiş, maddi-manevi kalkınma-gelişme durmuş, milli devlet harici ve dahili bedhahların tahribatına maruz, iktisadi, siyasi, sosyal ve kültürel stabilizatörleri (doğal dengeleyicileri) bertaraf edilmiş, ilkesiz, kararsız ve korumasız bir hale düşürülmüştür. Bu yönüyle 27 Mayıs; Atatürk Cumhuriyetini dumura uğratma, zaaf, atalet ve kaos yaratılarak ülkeyi “küresel emperyalizme” doğru sürükleme operasyonudur.
Yani, milli iradeye rağmen yapılmış bir çevrim (dönüştürme ve değiştirme) hareketi.
Doğrusu 10 Kasım 1938’de saat 9’u 6 geçe düğmeye basılmış bir senaryo…
Güncel deyimi ile “karşıdevrim” Kime karşı: Elbette Atatürk ve Kemalizm’e karşı.
DP’nin yaptığı nedir ?
Yeniden Atatürk ilkeleri ve Türk inkılâbına dönmek. Atatürk’ ün bıraktığı (Türkiye’yi düştüğü) yerden tekrar ayağa kaldırmak ve yeniden “muasır medeniyet seviyesine ulaşma ve aşma, azim, irade, hedef ve idealini” kararlılıkla hayata geçirmek, tarihi sürece ivme kazandırmak suretiyle, genç Cumhuriyetin en büyük kalkınma-gelişme ve demokratikleştirme hareketini gerçekleştirmek. Halka ve ülkeye 10 yıllık iktidarı boyunca asr-ı saadet dönemi yaşatmak. Milletle devleti barıştırmak. Demokrasiyi hayata geçirmek.
Daha pek çok nedenle DP yaşayan bir efsanedir.
Meş’um darbenin 47.ci sene-i devriyesinde tekrar DP’yi “doğru okumak” anlamak ve anlatmakta fayda ve zaruret vardır.
Zira, gerçek anlamda DP şu anda halâ manen iktidara sahip bir dava ve misyondur.
Günümüzde kasten yaratılan kaos ve kaotik buhrandan çıkış reçetesi de odur.
“DP’Yİ DOĞRU OKUMAK”
Demokrat Parti, yeni Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve kurtarıcısı Gazi, Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK ile en yakın silah arkadaşları, İstiklal Savaşı Gazileri ve Milli Mücadele kahramanları tarafından; (Atatürk’ün en büyük hayâl, arzu ve ideali olan demokrasi ve cumhuriyeti bütünleştirme yolunda) 1924 de “Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası” ile denenen, fakat ortam ve şartlar uygun olmadığı için başarısızlıkla sonuçlanan, ancak, bu defa 1930’larda “Serbest Cumhuriyet Fırkası” ile tekrar denenmek istenen demokratikleşme, yeniden yapılanma, çağdaşlaşma ve büyük değişim sürecinin akamete uğratılması ve ‘CHP ile ileri modern devlet, hürriyet, adalet ve Demokrasiye’ geçmenin mümkün olamayacağının anlaşılması sonucu bir halk hareketi olarak doğmuş ve 7.Ocak.1946’ da partileşmiştir..
DP Kurucuları :
Türkiye Cumhuriyetinin 3. ve ilk sivil Cumhurbaşkanı, Atatürk’ ün sır dostu, silâh ve kader arkadaşı, Milli İktisat Bakanı ve Başvekili, Halk Partisi kurucusu ve bir dönem Genel Başkanı merhum Celal BAYAR, Atatürk’ ün mebusu Şehit Başvekil Adnan MENDERES, Ordinaryüs Profesör Fuat Köprülü ve Milli Mücadelenin kahraman gazisi Atatürk’ün Valisi Demokrasi Şehidi Av. Refik KORALTAN’ dır.
Kısaca:
1936 da İsmet İnönü’ ye karşı başlayan derin güvensizlik, hükümette baş gösteren başarısızlık Halk Partisi’nin Atatürk İlkelerinden sapması, milli ve manevi, değerlere düşman, gerici, yobaz ve statükocu kesimlere taviz verilmesi, kalkınma ve gelişmenin durması, doğu ve güney doğuda hüküm süren sefalet ve cehaletin bütün ülkeye yayılma eğilimi göstermesi, tarım ve toprak reformu konusunda vaki savsaklama, başarısızlık, atalet ve zaafiyet; Sonuçta bizzat Atatürk, daha sonra en yakın arkadaşı ve İktisat vekili Celal BAYAR tarafından “Şark Meselesi” nin (Doğu ve Güneydoğuda hakim geri kalmışlık ve ihmalin) ortaya çıkartılması.
Nihayet İnönü’ nün görevinden azli. 1.Bayar Hükümeti ve DP’ nin orijinal programı olan “Hükümet Programının” Atatürk’ ün ani ve elim vefatı ile engellenmesi, ‘Hayal Mahsulü’ olarak nitelenip tarihe gömülmesi,. Derken Halk Partisinin kendi içinde 11 Kasım 1938 de fiilen başlayıp 18 Mayıs 1945′ e kadar içten içe süren büyük mücadele.. 19 Mayıs 1945’de Cumhurbaşkanı, Halk Partisi Genel Başkanı, ebedi ve milli Şef İnönü’nün, Amerikanın bastırması üzerine demokratik düzene geçme vaadi..
Fakat, buna rağmen, şiddetini arttıran dikta ve despotizm. Bundan sonra hızla tırmanan gerilim, bunalım, iktisadi, siyasi, sosyal ve kültürel buhran… 1944 Türkçü kıyımı, esir Türkler ve Türk dünyası ile köprülerin atılması, ilişkilerin kesilmesi ve nihayet meşhur tabutluklar vahşeti. Türkiye İkinci Dünya Savaşına taraf olmadığı ve katılmadığı halde ülkede giderek ağırlaşan, geniş kitleleri ezen, halkı hayatından bezdiren ve şiddetini arttırarak hüküm süren açlık, yokluk, sefalet ve cehalet. Demokratikleşme maskesi ardında sürdürülen “Hürriyet, hukuk ve Adalet” taleplerini yok sayma, görmezlikten gelme ve reddetme girişimleri, buna mukabil yayılan ve tepkiler, yoğunlaşan talepler…
29.Mayıs.1945′ de CHP’nin Başbakanı Şükrü Saracoğlu’nun 7 aylık bütçesine 7 millet vekilinin “güvensizlik oyu” vermesi. 30 Mayıs 1945 günü CHP Genel Sekreteri Memduh Şevket Esendal’ ın istifası. İktisat ve Ticaret Vekilinin Bakanlık Görevinden ayrılması ve nihayet 29.Mayıs.1945 de 7 aylık ara bütçe tasarısına karşı Bayar, Menderes ve 7 arkadaşının haklı olarak ve şiddetle muhalefeti, 12.Haziran 1945 de (kısaca insan hakları, adalet ahlâkı ve hukukun üstünlüğü ve demokratikleşme talebini içeren) “dörtlü takrir“ in CHP gurubuna verilişi. Aynı gün reddi. Akabinde ihraçlar ve istifaların başlaması. 21.Eylül.1945’de Adnan Menderes ve Fuat Köprülü’ nün 27.Kasım.1945 günü de, Refik Koraltan’ ın ihracı. M. Celal Bayar’ ın 26.Eylül.1945 de mebusluktan, 03 Aralıkta da CHP’ den istifa etmesi.
Sonuçta, siyasette safların ayrılarak Demokrat Parti’ nin muazzam bir teşvik, heyecan, halkın desteği ve sahiplenmesi ile hızla kurulması gerçekleşmiştir.
1946-1950 DÖNEMİ:
Demokrat Parti’ nin ilk karakteristiği, daha kurulur kurulmaz halk tarafından büyük bir ümit, sevinç, coşku ve heyecanla benimsenmesi, kucaklanması ve samimi bir sahiplenme ile milletin güvenini kazanmış olmasıdır. Toplam 4 yıl 4 ay sürmüş olan muhalefet döneminde DP, Türk Milletini “İrade-i Milliye” ve “Yeter, Söz Milletindir.” Biçimindeki samimi, içten ve gerçekçi sloganı, “halkın demokrasi talebi ve Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir vecizesi ile örtüşen işareti” dahil, ciddi ve ilmi-orijinal projeleri ile kucaklamış, milleti uyandırmış ve Atatürk geleneğini ayağa kaldırmış olup; Cumhuriyet tarihinin en büyük halk hareketini, diğer bir söylemle “beyaz ihtilali” ni yaratmıştır.