Kişiliğin kazanılması, ana kucağında başlar. Her yaşın gerektirdiği, eğitim ve öğretimle devam eder. Onun için ana ve babanın kişiliğe katkısından bahsedilir. Şöyle diyebiliriz; çocuk ana kucağından hiçbir şekilde inmez. Çocuk kişiliğini ona verilen sevgiden kazanır.
Kişi, iyilikten yana olmayı, ana kucağında öğrenir. Çocuk, öğünmeyi ve karşısındakini ezmemeyi, ailesinden öğrenir. Ana, baba yetişene, başarmayı ve topluma karşı samimi olmayı yaşantısı içinde öğretir.
Çocuk babayı örnek alırken, güçlü olmayı, anneden ise sevgi dolu bir kalbe sahip olmayı öğrenir. Buna göre kişiliğin kazanılmasında en büyük etki ailedir. Aile sıcaklığında büyümeyenler, nerede olduğu belli olmayan, mayın gibidir.
Aile, eğitim ve öğretimi için çocuğunu okullara teslim eder. Çocuk kişiliğini okullarda geliştirir. Öğretmenleri, doğruluğu ve birlikte yaşamayı öğretir. Başarmak için aldığı görevi, yerine getirir. Böylece kişiliğine, önemli katkı sağlar.
Okullar kişilikli bireylerin düşüncesini geliştirir. Böylece karşılaştığı problemin çözümünde başarı sağlar.
Okulda öğrendiği bilgileri, karşılaştırma fırsatı yakalar. Gözlem ve kontrollü deneylerle geliştirdikleri teorileri yasa haline getirir. Böylece genç, hayatın her dalında üretici olarak, söz sahibi olur.
Kişinin yaşantısındaki değişiklikleri değerlendirmek, kelimelerin yetmediği durumdur. Çünkü kişilik sahibi bireyler, yıllarını öğrenmeye vermiştir.
Kişilikli insanlar, toplumun bağımsızlığı için, akıllı hareket edecektir.
Kişiliğini kullanan insanlar, toplum için şanstır. Çünkü bu kişiler toplumun mayasıdırlar. Zamanını boşa harcamamayı öğretecektir. Bu kişiler, önder olur ve toplumda anormal olaylar gerçekleşmez. İnsanların, ihtiyaç duyduğu adalet ve ahlak değerleri öne çıkarılır. Böylece toplumun ayakta kalmasını sağlanır.
Büyükler; “insanı yaşat ki toplum yaşasın,” demişlerdir.
Hasan TANRIVERDİ