Yerköy’de bulunduğumuz dönemde apartmanda üst komşumuz vardı. Genç çiftler görünüşte mutlu bir yuva kurmuşlardı. Bir dönem sonra anlaşmazlıkları başladı. Akşam olunca gürültülü bir şekilde tartışıp bizi de rahatsız etmeye başladılar. Daha sonra bu kavgalar çekilmez hale geldi. Kap kaçak havada uçuşuyor, evde savaş oluyordu sanki?
Biz bir müddet sonra o binadan da Yerköy’den de ayrıldık. Sonucunu bilmiyorum ama, çiftler hayatı birbirine zehir ediyor, Günlerini kavga ve gürültüyle geçiyordu. Acısak da bu aileye çözüm olamamıştık. Arada sırada yöneticiye şikayet ederdik ama maalesef eşlerin arasına giremezdik.
Bugünlerde yine bir komşumuzla başımız dertte. Kavga gürültü bir yana eşler arasında çok fena çekişme var. Tartışma, ağız telaşı ve bağrışmalar hem alt hem de üst kattan duyuluyor. Gece geç saatte başlayan kavgadan evdekiler korkup tir tir titremişler. Hayır ayıplamıyorum ve kınamıyorum ama bu böyle olmaz, bu evlilik böyle yürümez, bunu çok iyi biliyorum.
Toplumda bir aile buhranı var, toplumda bir geçimsizlik ve depresyon yaşanıyor. Tahammülsüzlük, stres ve asabiyet hat safhada. Eşler birbirine tahammül göstermiyor, en ufak bir tartışmada kavga ve ardından boşanma gündeme geliyor…
Şaşalı bir düğünle bir araya gelip mutlu düğünler yapıyoruz. Hatta bir birimizi ölesiye sevip hiç ayrılmayacağız diye ahitte bulunuyoruz. Eskiden evlilikler mezarda bitiyordu, bugünün evlilikleri mahkemede, karakolda bitiyor. Rabbim çocuklarımızı esirgesin!
Nikahta ne diye söz veriyoruz: İyi günde, kötü günde bir olup bir birimizi terk etmeyeceğiz diyoruz. Hepsinden önemlisi mutlu bir yuva kurmanın sevincini yaşıyoruz. Allah adına evlilik sözleşmesine imzamızı atıyoruz. Allah için birbirimize emanetiz diyoruz…
Evlilik basit bir birleşme değildir. Evlilik Allah’ın emri, Sevgili Peygamberimizin sünnetidir! Alınan eş Allah adına bir emanettir. Eşler birbirine, çocuklar anne babaya Allah’ın emanetidir. Bu emanete ihanet olmaz, bu emanete hiyanetlik de olmaz, olursa Yüce Allah bunun hesabını bizlerden sorar. Eşler nasıl bir birine emanetse çocuklar da anne ve babaya emanettirler. Emanete sahip çıkmak da farzdır, kutsal bir görevdir.
Biz basit konuları gündeme getirip hayatı bir birimize zehir ediyoruz, birbirimize zulmediyoruz. Bunun acısını çocuklar çekiyor. Boşanmış ailelerin çocukları başarılı olamadıkları gibi, hayatın yükünü de taşıyamıyorlar. Arada kalıp anne ve babaya düşman kesiliyorlar. Affedin biz tepişirken onlar ayaklarımızın altında eziliyorlar. Yani kinimiz, öfkemiz adına onlara da hayatı zehir ediyor, onlara da zulmediyoruz!
Hani söz vermiştik Allah adına? Hani sözleşmiştik bir ömür boyu mutlu kalmaya? İyi günde kötü günde, darda ve zorda, her durum ve her şartta omuz omuza, sırt sırta verip çözecektik problemleri?
Sevgili Peygamberimiz: Hepiniz çobansınız ve hepiniz maiyetinizdekilerden (hanenizden) sorumlusunuz! buyurmamış mıydı?
Birbirimize Allah’ın emaneti değil miydik? Ne oldu bize de canileşip birbirimize saldırıyoruz, kavga ediyoruz, zulmediyor hatta eşlerimizi katlediyoruz!..
Müslüman bir ailenin mutlu bir yuvası olur, inançlı insanların gönlünde Allah korkusu olur; eşlerin, çocukların bize Allah’ın emaneti olduğunu kabul edip emanete ihanet edemeyiz! Hayatın ve ömrün geçici olduğuna inanır Allah’tan da korkarız ve Allah’ın Emanetine sahip çıkanlardan oluruz!..
Müslüman bir ailenin yuvası cennet misali yaşamaya değer mutlu bir yuvadır!.. Hayatı çekilmez hale getirmeye ve bir birimize zulmetmeye hakkımız yoktur. Bu amaçla da bir araya gelmiş değiliz. Aile düzenini korumak İslamın emri sevgili peygamberimizin sünnetidir. Türk Milletinin vasfı da sağlam bir aile yuvasına sahip olmaktır. Biz söz verdik mi, bir ömür boyu birlikte olmaya söz veririz, bu İslam ve Müslüman olmanın da gereğidir!
apartmanda üst komşumuz vardı. Genç çiftler görünüşte mutlu bir yuva kurmuşlardı. Bir dönem sonra anlaşmazlıkları başladı.