Bir insanın değerlerle yüklü olması, onun, adaletli davranışının nedenidir. Demek ki adalete inanan ve her konuda, adil davranan bir insan doğruluktan şaşmaz. Bunu da yaşantısını iyilikten yana sürdürmekle başarabilir.
Aksi hâlde insanın şahsiyeti gelişmez, adaletten uzaklaşır. İnsan adaletten uzaklaşırsa, toplumsal adalet yozlaşır. Bu durumda toplumun sosyal yapısı kütük kalırken, bireysel şahsiyetinin hiçbir yönü gelişmez. Bireysel şahsiyete rağmen, sosyal toplum içerisinde, kişi doğru ve dürüst hareket etmezse, toplumsal değerler de kaybolur.
Toplumsal değerler, ahlaki olmaktan çıkarsa, insanın şahsiyeti de yeterlilik göstermez. Böylece toplum iyiye yönlendirilemediği gibi değerlerle ilgili hayaller kısır döngüde kalır. İnsan yaşantıda, ahlak yönünü esas alırsa, toplumda gözle görülür bir düzelme olacaktır.
Toplumda özgür düşünme sağlanacak ve doğal hareket kendiliğinden değer bulacaktır. Özgür düşünmeyi kötü niyetliler kullanırsa, adı var kendi yok olacağı için, özgürlüğü benimsemeyenlerin sayısı artacaktır.
Ahlaki değerler ruh ve bedenle birlikte ele alınır, ayrı değerlendirilemez. Gerçek olan, her ikisinin de kendiliğinden gelişmesi durumunda, yeniliklere ulaşması gerçekleşmez. Bu durumdaki sosyal toplumun yapısı, ruh ve bedene bağlı olarak, farklı ortamlarda değişim gösterir.
Böyle bir değişim, ahlaki olgunluğa erişince, topluma mal olacaktır. Fakat topluma mal olan ahlaki olgunluk, çeşitli etkenlerle bilerek veya bilmeyerek zayıflatılır.
Örnek; 1- Yalan; Toplumda ahlaki düşüklüğün en büyüğüdür. Sahte bir hayat, samimiyetsizliği ve rezaletleri kapsar.
Örnek; 2- Dedikodu; Toplumun güç kaybetmesinde, kişiler arasında gerçekleşen istenmeyen sözlerdir. Bu tür söz taşıma zaman içerisinde, ahlaki hastalık hâlini alır. Onun için, ahlaklı, şahsiyetli kişiler, kimseyi çekiştirmez ve söz taşıma gibi ilkelliği yapmaz.
Örnek; 3- Öğünme; Ahlaki değerlerde öğünme yoktur. Çünkü öğünme, akıl ölçüsü değildir. Öğünmeyle gelişme olmaz. Öğünmenin kişiye veya topluma hiçbir getirisi yoktur.
İnsanlar, gelişmiş toplumda şahsiyetiyle önemli bir yer edinmiş de olsalar, yapacağı şeye söz vermemelidirler. İçinden gelen bir duyguyla yakınının bir işini yapması veya ona yadım etmesi yönünde de olsa, yapacağı şeyi söylemesi doğru değildir.