Bir yıldır ormanı, didik didik arıyordu. Bulduğu eşyaları bir yere topluyor ve ağaç dallarıyla kapatıyordu. Köyde evlerin, çoğunu yakmışlardı.
Olay istiklal savaşından ve Bolşevik ihtilalinden bir iki yıl önce, Karadeniz sahilinde gerçekleşmişti. Rus askerleri karasu çayına kadar ilerlemişti.
Vadide kayaların altına, barınağını yaptı. Ağaç kabuklarıyla kamufle etti. Kapısını da kaya parçalarıyla koruma altına aldı.
Ormanda aramaya devam etti. Çocukluğu bu köylerde geçmemiş olsa kaybolabilirdi. Yanmış ceketin cebinde nüfus kâğıdına rastladı. Nüfus kâğıdının bir bölümü de yanmıştı. Heyecandan kalbi duracak gibi oldu. Gözlerinden yaşlar boşaldı. Çünkü nüfus cüzdanı amcasına aitti.
Amcasının batı yönüne kaçtığını biliyordu. Ormanda bir şekilde yaşama şansı bulmuşlar, fakat kaçamamışlardı. İkinci gün ağacın dibinde kemiklere rastladı. Kemikleri bir yere toplayıp geri döndü.
Görevlilere, kemiklerin yerini söyledi. Onlara nüfus cüzdanını da verdi. Acaba yanarak mı ölmüştü, yoksa kurşunların hedefi mi olmuştu. Bu konu araştırılacaktı.
Düşman askeri bizimkileri nasıl takip etmiş olabilirdi. Çünkü ormanda bitki örtüsü çok sıktı. Aramakla insan bulunamazdı. Aklına kötü şeyler geliyordu. Bazı ailelerin düşmanla iş birliği yaptığı söylentisi vardı. Çünkü onların evi ve damlarından biri dahi yanmamıştı. Bu şekilde takiple ailenin çocuklarının nerede olduğunu öğrenecekti.
Amcası belli ki tuzağa düşürülmüştü. Çünkü kafa tasında dört kurşun izi bilgisi gelmişti. Ormanı karış karış aramaya devam edecekti. Buluntuların peşi geleceğe benziyordu.
Yanmış nüfus kâğıdı sayesinde, aileden geri kalan bilgiler de sökün etti. Komşuları da düşman kurşunlarına hedef olmuştu.
Ormandaki gezgin, ömrümü aramayla geçireceğım. Olayı meclise bildireceğim, dedi.
Savaş suçu işleyen düşman, tazminat ödemeye mahkûm edilmişti. Çünkü o kadar sivilin kanına girmişlerdi.
Hasan TANRIVERDİ