Thomas Wolfa’nın ilginç bir tespiti düşündürecek derecededir: Der ki;
“Kibirin en kesin tedavisi yalnızlıktır.”
Anlamlı değil mi?
.
Edip Cansever daha farklı düşünmüş:
“İnsanın insana verdiği en değerli hediyedir yalnızlık.”
Şair anlaşılan duygu sağmak istiyor.
Picasso ise yalnızlığını sanatıyla özleştirmiş.
“Büyük bir yalnızlık olmadan ciddi bir eser verilemez.”
Galiba yalnızlığın en acı vereni, ruhuna yabancı kişilerle seni anlamayanların arasında sıkışıp kalmaktır.
Tıpkı Turgut Uyar’ın kalabalık yalnızlığı, gibi…
“Unutulmuş gibiyim ben.
Ve insan bir bakıma unutulmuş gibidir.
Bilmem ki nasıl anlatmalı?
Yalnız bile değilim.”
…
Yalnızlık hissi temasını en çok da şairler ince ince nakış gibi hüzünle işlerler şiirlerinde.
Özdemir Asaf’ın DEĞİL adlı şiiri ne de güzel anlatıyor bu ıssız duruşu:
“Aralarından geçiyorum,
Hiç kimse el-ele değil.
Herkes kendine dönmüş diyorum.
Bir kaçının içine bakıyorum..
Hiç kimse kendisiyle barışık değil.
Herkese kendini anlatıyorum,
Kime kendimi anlatsam şaşırıyor.
Kendimi kime anlatacağım şaşırıyorum.
Hiç kimse ilkin kendisine alışık değil.”
Bu konuda BBBC’nin bir anket yapmış. Bu ankete dünyanın birçok ülkesinden tam 55 bin kişi katılmış.
Anketi koordine eden üç İngiliz akademisyene Londra’daki Wellcome Collection destek olunca da ortaya bakın nasıl bir sonuç çıkmış?
Yalnızlık hissi yaşayan birini hayal etmemiz gerekse aklımıza hemen yaşlı bir insan gelir, değil mi?
Oysa BBC’nin yaptığı Yalnızlık Deneyinde;
_ 75 yaş üstü yaşlıların % 27’si,
_ 16-24 yaş gençlerin %40’ı
yalnız hissettiğini söylemiş.
Bu yaş grupları arasındaki farklar oldukça şaşırtıcı, bir o kadar da çarpıcı gözüküyor gözümüze..!
Başka ilginç bir gözlemse; Çok daha ileri yaştaki insanlara kendilerini en yalnız hissettikleri dönemin ne zaman olduğunu, sormuşmuşlar. Verdikleri yanıt hep “gençlik dönemleri” olmuş.
Yani yalnızlık hissi, küresel çağdaşın getirdiği olumsuzluklar yerine, genç olmakla bağlantılıymış.
“Gençler yaşlılardan daha fazla yalnızlık duygusu yaşıyor!”
İngiliz akademisyenleri gençlerin niçin yalnızlık duygusunu yoğun yaşadıklarını şöyle açıklıyorlar:
– Okumak için evden ayrılma,
– Yeni bir işe başlama, iş arayışları,
– Sevdiğinden, arkadaşlarından ayrılma,
– Kimlik arayışları ve özgüven yitimiyle varlığının dünyadaki yeri, vs…
Yukarıda sayılan örneklere dayanarak gençlerin yaşam mücadelesine hazır olmadıkları zaman yalnızlık duygusunun açığa çıktığı görülmüş.
Uzun süreli yalnızlık duygusu bir süre sonra depresyon riskini de beraberinde getirir.
Yalnızlık duygusunun mevsimle, zamanla ilgisinin olduğu gözlemlenmiş. Özellikle gündüzün kısa gecenin uzadığı kış mevsiminde insanların evlerine kapandıklarında görülmüş.
Örneğin; kuzey yarımkürede yakın ülke insanlarında, yaz mevsiminde herkes bir yere tatile gittiğinde geride kalan biri için yalnızlık hissi daha yoğun, daha hüzünlü yaşanabilir.
Dikkat çekici bir gelişme de yalnızlık duygusunu yaşayan insanın empati duygusu daha güçlüdür.
Belki de şairlerin kaleminde yalnızlık bu nedenle çok şık duruyor.
Şu son 2 yılda dünyayı kırıp geçiren Kovit-19’a bağlı eve kapanmalarla gelişen, artarak çoğalan yalnızlıkların önü kesilmezse gençlerin ruh sağlığı bozulacaktır.
Araştırmalar, yaşlı nüfusa sahip toplumlarda sosyal izolasyonun giderek büyüyen bir kamu sağlığı sorunu haline geldiğini göstermiş.
İngiltere’de uzmanlar yalnızlık nedeniyle erken ölüm riskinin diyabete bağlı ölüm oranına yaklaştığını söylüyor.
Bu durumda en çok da bilişsel fonksiyonlar, motor fonksiyonu ve bağışıklık sistemi açısından güçlü sosyal ilişkiler büyük önem taşımaktadır.
Tek başına bir hücrede tutulan insanlar, yetimhanelerde izole edilen çocukların uzun süre tek başına kalmasının halüsinasyona ve başka ruhsal dengesizliklere yol açtığını gösteren çok sayıda örnek olduğunu açıklıyor BBBC dergisi.
Şair demiş ya;
“Asıl yalnızlık sensizlik gibidir. Ve sessizlikte yaşanmaz.”
Kimdi, adı şimdi aklıma bir türlü gelmiyor bir yazarın kapısı çalıyor. Galiba Nietzsche idi. Acaba Neyzen miydi? Neyse,
Sevmediği bir insan içeri giriyor. Gelen kişi diyor ki:
“Böyle yalnız başına canın sıkılmıyor mu?”
Yazar yanıt veriyor:
“Sen gelene kadar yalnızlığımın farkında değildim.”
Aslında yalnızlığı iyi idare edenleri de gördük değil mi?
Yalnızlığı pozitif enerjiyle birleşince ortaya muhteşem eserlerin çıktığını biliyoruz.
Yazarlar, ressamlar, şairler, bilim adamlarımın eserleri, yalnızlığın üretgenliğine dair en kıymetli kanıtlarıdır.
Emine Pişiren / Kocaeli