Toprağı eşeledikçe çocukluk anıları depreşti. Bahçeden çıkmak istemedi. Hayatın zorluklarını “Bir ah çeksem, karşıki dağlar yıkılır” ifadesi sessizce yer aldı beyninde. Baktığında hayat onu öyle yıpratmış ki, esasında bir ah çekmeye hâli bile kalmamıştı.
Yine de hanımeli, ortanca, sardunya ve güller. Uç veren erik ve kirazlar karşısında adeta büyülenmişti. Dudaklarından baharın geldiği, tepelerin estiği ve ısındığı döküldü. Döküldüğünü dışarıdan fark ettiğimde, ömür boyu gülen kalbinden neler geçtiğini bilmek istedim.
Yolcularını dün uğurlamıştı. Gözleri doluydu, silmedi de ve döndü, “Okumanın sonu yok,” Dedi. Okumak için dünyanın öteki ucuna da gitmek isteseler gönderirim. Yalnız kaldım, hayatın karşına çıkarttığı hasreti daha iyi olmaları adına yaşamaya mecburum.
Yarının doktoru, öğretmeni ve mühendisi olsunlar, insanlara yararlı eleman olarak yetişsinler. Kimse ne çektiğimi veya ne çektiklerine bakmaz. Nobel ödülü alan değerli bilim adamımız Aziz Sancar’ın ne çektiğini konuşuyor muyuz?
Kim derdi ki, ilçesinden dışarı çıkmayan bir yalnız bahçıvanın çocukları yabancı ülkede doktora yapacaktı. Bilime onlar değer veriyor. İnsan yetiştirmeye çalışıyorlar.
İşçi tulumu toprak rengine dönmüştü. Kemerinin cebinde kesici el aletiyle yabani bitkileri kesiyordu. Kazmasına yaslandı ve yere çöktü. Güneş yanığı yüzünde gözleri parlıyordu. Pörsümüş derisi hayatın ezikliğini yansıtıyordu. Kamburlaşmıştı. Sırtım ağrıyor diye dert yandı. Ellerinin çatlaklarını incelemek gerekirdi. Bu kadar mı deri tahriş oluyordu.
Hayat karmaşasında, toprakla kurduğu sıcak ilişki görülmeğe değerdi. Bahçenin sebze ve meyvelerinin düzeni çalışmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyordu. Yüreğinde oluşan uçsuz bucaksız boşluktan bir şeyler çıkartmak zorundaydı. Kafasından neler geçiyordu ama şartlar onu bahçenin çıtları içinde tutuyordu.
Kendi kendine konuşur yeni kelimeler ekler ve arada gülerdi. Yanına yaklaşan kuşlara cebinden yem atmayı da ihmal etmez, içinden geldiği gibi davranırdı. Fakat yine gözleri doldu ve bu defa gözlerini eriğin yaprağıyla sildi.
Komşusu yoldan seslendi. Domates ve biber fidanlarını sordu. Birkaç gün daha beklemem gerek, sana haber veririm. Hem de o zamana kadar toprak biraz daha ısınır, dedi. Nasıl dikeceğini de tarif edeceğim, ona göre fidanları sıralarsın.
Köpeği yanına geldi, ayaklarına sarıldı. Yemek için bir şeyler istedi. Eve doğru hareket etti. Yalnız hayat çekilmez dedi. Komşusu seslenmeden yoluna devam etti. Evden köpeğine hazırladığı mamasını getirdi. Ayrıca suyunu da verdi.
Köpeğini yerken izledi. Oturduğu yerde uyukladı. Köpeği de mamasını bitirince yanına ya