Öncelikle şunu söyleyelim ki: yalan ve İftira, dinimizde şiddetli bir şekilde yasaklanmış ve büyük günahlardan sayılmıştır. iftira ile kul hakkı çiğnenmiş olacağı için hak sahibi hakkını helâl etmedikçe iftira eden kişinin Allah tarafından affedilmesi mümkün değildir. Çünkü, yalan ve İftira büyük günahtır kişi haklarına da yapılan bir saldırıdır. Her ne niyetle yapılırsa yapılsın yalan ve iftiracı bozguncudur, topluma zarar verir, kardeşliğimize balta vurur!
Yalan söylemek, her dinde haramdır. İftirada bir kardeşini incitmektir ki, bu haram olmanın da ötesinde kişi hakkına yapılan bir saldırıdır. İftira etmek, yeryüzünde fesat çıkarmaya, ortalığı karıştırmaya, münafıklığa sebep olur; bu başlı başına haram ve insanlar arasında bozgunculuk çıkarma hadisesidir.
Ayette buyuruluyor ki: “Yalan söyleyenler, iftira edenler, ancak Allah’ın âyetlerine inanmayanlardır. İşte onlar, yalancıların tâ kendileridir.” (Nahl 105)
Bir hadislerinde de Peygamber Efendimiz (as) buyururlar ki: “Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi?” ve bunu üç kere tekrar eder. Sahabe efendilerimiz, “Evet” deyince: “Allah’a şirk koşmak, anne-baba haklarına riayetsizlik, cana kıymak” buyururlar. Ardından da “Haberiniz olsun! Yalan söz, yalan şahitlik.” diyerek yalanın da büyük günahlardan olduğunu üstüne basa basa tekrarlayarak ifade etmişlerdir. (Buharî, Şehadet, 10)
“Yalandan sakının. Yalan insanı günaha, o da cehenneme götürür. Kişi durmadan yalan söyler ve yalan araştırırsa, Allah katında yalancılardan yazılır.” (Buhari)
’Muhakkak ki, doğruluk insanı halis iyiliğe götürür ve muhakkak ki, halis iyilik de cennete götürür. Muhakkak ki kişi, mutlaka doğruluk yapar da nihayet ’sıddîk’-çok doğru olur. Muhakkak ki yalan insanı şerre götürür. Şer de insanı cehenneme götürür; kişi devamlı yalan söyler ve nihayet Allah katında kezzâb- çok yalancı olarak yazılır.”( Hadisi şerif)
Yalancı bir insana itimat edilmez. Yalancılık yüzünden birçok haklar zayi olur. Birçok facialar- olaylar meydana gelir. Mümin bir insanın yalan söylemesi düşünülemez.
Yüce dinimiz yalancılığı münafıklık alametlerinden saymıştır. Münafık bir kişiye de güvenilmez; çünkü o toplumda fesat ve fitne çıkarmanın peşindedir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor: “Dört şey vardır ki, bunlar kimde bulunursa o (kimse) halis münafıktır:” Bir şey emanet edildiğinde ihanet eder, Konuştuğu zaman yalan söyler, Söz verdiğinde sözünde durmaz, Husumet ederse haktan sapar (adil olmaz, zulmeder.)(Hadisi Şerif)
Dinimizde iftira ve yalan bu kadar net anlatılmışken üç kuruşluk dünya menfaati veya mevki için bilerek, planlayarak ,itibarsızlaştırmayı hedefleyip geleceğimizi tehlikeye atanların, yalan söyleyen ve iftirada bulunanların şerrinden Allah’a sığınırız. Bu tür insanlar topluma ve kardeşliğimize zarar verir, birlik ve beraberliğimizi baltalar, fitne ve fesat çıkarmaya vesile olur ki; bunlara güvenmek arkalarından gitmek, tabi olmak da haramın ötesin de topluma saygısızlık ve insanlara zulümdür. Böyle bir davranış ne insani, ne ahlaki ne de dini bir hükme sığmaz, kardeşliğe de yakışmaz!.. Yalancı, iftiracının siyaseti, makamı, yeri ve değeri de olmaz olamaz!