26 Mart Pazar günü; ANAP Genel Başkanı Sn. İbrahim Çelebi ile birlikte; Gaziantep’te, ANAP, DP, DYP ve diğer STK’ların tertip ettiği bir toplantıda, konuşmacı idim. Gerçekten, çok değerli ve vatansever insanlarla tanıştım, dertleştim. Vatanını sevenlerin duyduğu heyecanı ve endişelerini yakından gördüm.
Bu haftaki yazımı Gaziantep’ten yazıyorum. Oranın havasını teneffüs ettikten, Gazianteplilerle konuştuktan sonra, bana anlattıklarından süzdüklerimi kaleme alırken, Anadolu insanının, Güney Doğu’daki vatandaşlarımın yaşadığı gerçekleri “paylaşmayı bir vatan görevi sayıyorum.
Yazımın 4’üncü maddesinde “yabancı banka temsilcileri” ile ilgili olarak yazdığım bölüm tüyler ürpertici. Devletin bu konuya acilen ve önemle eğilmesi, gerekiyor.
Gaziantep, tam anlamı ile Suriyelilerin işgali altında. İki yıl içinde, nüfusu yüzde 50 artmış. (Kilis’teki artış yüzde 120). Şehrin ekonomik ve sosyal yapısı, dumura uğramış. İşsizlik, başını almış gitmiş. Fransız işgalinde olduğu gibi, bir baskı mevcut. Tüm sanayiciler, evet adına, baskı görüyorlar.
İktidarın referandum ile ilgili çalışmaları, baskıları, dışlamaları, tehditleri, hakaretleri, engellemeleri, suçlamaları, akıl almaz boyutlara ulaşmıştır. Adeta bir meydan savaşı verilmektedir. İçte ve dışta herkesle kavga edilmekte; en ağza gelmeyecek laflar edilmektedir.
1- Ülkede, bir baskı ve korku imparatorluğu kurulmuştur. Halkımız; Evetçiler ve Hayırcılar olarak iki kampa bölünmüştür. Birbirine düşman hale getirilmeye çalışılmaktadır. Tüm kamu kaynakları ve kamu birimleri (polisi, jandarması, valisi, kaymakamı, rektörü vs. ile) iktidar adına kullanılmaktadır. Şeyh Sait İsyanı’ndan Dersim Olayları’na kadar, (üç beş oy uğruna) her şey istismar edilmektedir. Barzani’nin paçavrası, aynı istismar uğruna, gönderlerimize çekilmektedir. İstiklal Marşımız, Arapça söyletilebilmektedir.
2- Tüm Dünya aleyhimize dönmüştür. ABD, Rusya ve AB, aleni olarak terör örgütlerinin yanında yer almaktadır. Ülkemizi bölme planları, açıkça uygulamaya konmaktadır. Adalarımız, birer birer elimizden gitmekte; Yunanistan ve Bulgaristan bile bize kafa tutmaktadır. Çünkü; Rusya ve İsrail karşısında düştüğümüz acizliğe ve onur kırıcı tablolara, güvenmektedirler.
3- İktidarın, (kendi aklınca uyguladığı) “Kontrollü Kaos” politikası, Ülkemizi, tam anlamı ile felakete, bölünmeye, iç çatışmalara, sürüklemektedir.
4- Yabancı bankaların temsilcileri, şehir şehir dolaşıp, referandumdan sonra, Türkiye’ye ekonomik ambargoların uygulanacağını anlatmakta; paralarını, yurt dışına kaçırmalarını tavsiye etmekte; beş yüz bin dolar karşılığında “Oturma İzni” vaat etmektedirler. Bu arada, Türkiye’deki Bankacılık Sektörü’nün yüzde 70’den fazlasını ele geçirmiş bulunan yabancı bankalar da, kredi kısıtlamaları uygulamaktadırlar. Zaten durmuş olan ekonomiyi, iyice çökertmek için, çalışmaktadırlar. Ekonomiyi çökerten, ihracatı ve turizmi batıran iktidarın ise, tek derdi referandum olmaktadır. Tek bir kişinin arzuları uğruna, Ülkenin batmasını umursamamaktadırlar.
5- Hayır diyeceklerin, her türlü tahrike, hakarete, suçlamaya, baskıya, saldırıya, engellemeye rağmen; olgun ve edepli davranması, iktidarı ve yandaşlarını iyice agresif hale getirmektedir. Kavga ve çatışma çıkması için, her yola başvurulmaktadır. Sanki, referandum değil de, seçim varmış gibi, muhaliflere ve liderlerine, her türlü hakaret ve saldırı yapılmaktadır. Her açıdan, birlik ve beraberlik içinde olmamız gereken bir dönemde, toplumun temelleri dinamitlenmektedir.
6- Eskiden “Ağabey” dedikleri; şimdi doğruları dile getirdiğim için gıcık kaptıkları birisi olarak; uyarıyor ve istirham ediyorum;
Lütfen; bu haksızlıklardan, baskılardan, zulümlerden, bölücülükten, hakaretlerden, yalanlardan, yolsuzluklardan, gurur ve kibir örneği olmaktan, vazgeçin. Kardeşliği, birliği ve beraberliği savunun.
Firavunları değil, Hz. Ömer (RA) Efendimizi örnek alın.
Çevrenizdeki; çıkarcı, kışkırtıcı, yalancı, dalkavukları temizleyin. Sevgili Peygamberimizin (SAV); “Cenabı Hak, sevdiği yöneticilere, açık sözlü danışmanlar lütfeder; sevmediklerine de dalkavukları musallat eder” Hadis-i Şerifi’ni, kulağınıza küpe edin.
Gerçek demokrasiye; Adil bir yargı düzenine; fikir, ifade, inanç ve teşebbüs hürriyetlerine; mal ve can güvenliğine, sahip çıkın.
Şahsi çıkarlar değil, Ülke çıkarlarını ön planda tutun.
Liyakat sistemini geri getirin. Yandaş diye, ehliyetsiz kişilere Devleti teslim etmeyin. Dürüstlüğü ve liyakati esas alın.
ABD’nin değil, Cenabı Hakk’ın emirlerine uyun.
Ülkemize, halkımıza, Dinimize, milli ve manevi değerlerimize, daha fazla zarar vermeyin. Bugüne kadar, verdiğiniz zararları, yaptığınız tahribatı idrak edin. Kula kul olmayın. Dünya çıkarları için, ebedi hayatınızı satmayın.
Aklınızı ve vicdanınızı devre dışı bırakmayın. Lütfen; EVET çıkarsa, hangi mucizevi uygulamalar yapılacak da, terör bitecek, ekonomi kalkınacak, yoksulluk sona erecek, işsizlik azalacak, TL değer kazanacak, eğitim kalitesi yükselecek, Demokrasi ve adil, bağımsız yargı geri gelecek, OHAL ne zaman kaldırılacak, bu bölünmüşlük nasıl bitecek ve kardeşlik ne zaman geri gelecek, adalarımız ne zaman geri alınacak, vb. soruların cevabını isteyin…