Tatil için Ülkemize gelen yabancı aile, Karadeniz’in şirin bir ilçesini seçmişti. Samimi davranışları dikkat çekiyordu. Köylere çıkar ailelerin sosyal etkinliklerine katılır, özellikle imeceleri takip ederdi.
Aile, çocuklarının köyün gençleriyle birlikte oynamalarına ve denize girmelerine izin verirdi. Ailenin içten duygularına karşı, köylüler,”Yabancıyı dışlama” kurallarını esnetmiyor, aradaki mesafeyi korumaya çalışıyorlardı. Aileyi adeta göz hapsinde tutuyorlardı. Sevecen davranışlarını doğal bulmadıklarından, bazen onlar için dedikodu bile ediyorlardı.
Çünkü köy yerinde kapalı toplum kuralları söz konusuydu. Aksi görüş ve uygulamaların içtenliğine bakılmaksızın dışlanıyordu. Bu yönüyle aile yabancı olmaktan kurtulamadılar.
Köyde her yıl olduğu gibi, bu yıl da “Kurtuluşu,” kutlamak üzere hazırlıklara başlamışlardı. Bu yılki kutlamalarda değişiklik için, köyün dışından konuşmacılar getirilecekti.
Kutlamanın olacağı gün, gökyüzü Karadeniz’de az rastlanır güzellikteydi. Güneş ışınları sıcaklığını hissettirmiş, çevre aydınlanmıştı. Köy meydanı gelin gibi süslenmiş, çevresi bayraklarla donatılmış ve pankartlar asılmıştı. Pankartlarda Türk Milleti’nin azmi, çalışkanlığı, özgürlüğü ve hukukun üstünlüğüne olan inancı konu ediliyordu.
Muhtar ve ihtiyar heyeti kutlamanın yapılacağı köy meydana gelmişler ve düzenlemeyi gözden geçiriyorlardı. Artık konuşmacıların gelmesi bekleniyordu. Konuşmacılar Kaymakam ve Üniversitenin tarih profesörüydü.
Kutlama muhtarın açış konuşmasıyla başladı. Ardından istiklal marşı ve Atatürk’ün gençliğe hitabesi okundu.
Muhtar:
“Törenimiz düşmanın ayak bastığı anın canlandırılmasıyla başlayacak, sonunda kovulma sahnesi öne çıkarılacaktır,” dedi.
İhtiyar hayatinden Kâzım dayı, “Yabancı aileye haber verin.” Kutlamaya katılmalarını istedi. Meydana gelenler pastalarını yediler ve çayını içtiler. Konuşmalar pasta ve çay ziyafetinden sonra başladı.
Muhtar, günün mana ve öneminden bahsetti. Duygusal içerikli bir konuşmaydı, yaptığı. Bu sırada duygusal anların yaşanması kaçınılmazdı. Bundan sonra Profesör ve Kaymakam konuştu. Konuşmaları ilgi çekti. Peşlerinden Kâzım Dayı,”Düşman işgalinden sonra üçüncü kuşağın hazırladığı bir törenin önemini vurguladı. Seferberlik zamanı ailelerin kaçış yollarında çeşitli olaylara yenik düştüğünü ve hastalıkların peşlerini bırakmadığını sonuçta çocuklarını kaybettiklerini söyledi.
Yabancı aile tarih hocasının konuşması sırasında tören alanına girdi. Aile köylüye ilk defa bu kadar yakın oluyordu. Büyük ana, baba ve küçük oğluyla geldiler. Kutlama heyetine selâm verdiler. Törenin hayırlı olmasını dilediler. Saygılar sunup heyetin yanına oturdular. Hocanın konuşması çoğu zaman alkışlarla kesildi. Konuşma sona erdiğinde marşlar, türküler ve oyun havaları çalındı. Bu gösteriye yabancı ailenin de katılması sevinçle karşılandı. Özellikle horon sırasında köylülerle tam bir bütünlük içerisine girdiler.
Muhtar yabancı aile büyüğünü davet etti. Ailenin Türkçesine, folkloruna ve davranış şekline şaşıran köylüler, aile reisinin konuşmasını can kulağıyla dinlediler. Özgürlüğe susamış, yokluk görmüş, güven hissini kaybetmiş ve şahsiyetlerini yitirmiş haldeydiler. Esarete iç dünyaları isyan etmişti. Aile bu duyguları atıp köylülerle özgürlükte birleşmişlerdi. Reis, köylüyü ne kadar yakın olduklarını açıklamanın zamanı geldiğini anlamıştı.
Reis, heyete teşekkür etti. Kurtuluş gününü kutladı. Gözleri dolu doluydu. Aile reisi; Ruslar ilçe ve köyleri top ateşine tuttuğunda dedem beş yaşındaymış. İneklerle birlikte dağ yoluna çıktıklarında hava hâlâ karanlıkmış. Şarapnel parçalarının tahribatının doğurduğu panikle beş yaşındaki çocuklarını ahırda unutuyorlar. Köyün üstündeki tepeyi bir an önce aşma gayreti, top sesleriyle birlikte akıllarını başlarından alıyor. Tepeyi devirdiklerinde ise, geri dönme şansları hiç kalmıyor. Çünkü atılan bombalar kafalarını kaldırmaya fırsat vermiyormuş.
Konuşma sırasında köy meydan sessizliğe gömüldü.
Kaçarken bıraktıkları küçük çocuğun durumunu sorma şansı olmayan aile, kaderlerine razı olmuşlardı. Düşman askerleri köye girdiğinde ahırdan gelen sesi takip ediyorlar. Çocuk sesi olduğunu anlıyorlar ve çocuğu alıp karargâha teslim ediyorlar. Çocuk sağlık kontrolünden geçiriliyor. Bakılıyor ve ihtiyaçları gideriliyor.
Seyyar hastanede hemşirelerin gözetiminde kalan çocuktan, işgal süresince haber alınamıyor. İşgal kuvvetleri geri çekilirken de onu alıp götürüyorlar. Aile, bu durumda küçük çocuğun yasını tutsa da ellerinden bir şey gelmiyor. Düşmanın öldürdüğü çocuklar arasında onun da adı geçtiği için, soruşturmaktan vazgeçiyorlar. Çocuğun düşman memleketine götürülüp bakım evine yerleştirilmesi bir yılı buluyor. Kimsesiz çocukların barındırıldığı yuvada başka Türk çocukları da varmış. Devletin güvencesinde büyüyen çocuklar okutuluyor ve yeteneklerine göre sınıflara ayrılıyor. Türk çocuklarla Türkçe konuşuyorlar.
Başarı durumlarına göre değişik işlerde çalışıyorlar. Moskova yakınlarında oturuyor. Daha sonra büyüdüğü yurdu buluyor. Yurda nasıl getirildiklerini öğreniyor,
Bu arada Türkmenistanlı bir ailenin kızıyla evleniyor. Bu aile Kars bölgesinde yaşıyormuş.
Törende çıt çıkmıyordu. Büyük bir heyecan törenin atmosferi kaplamıştı. İnsanlar birbirlerine bakıp şaşkınlıklarını gizleyemiyorlardı.
Yaban ilde büyüyen küçük çocuk, yabancı ailenin büyüğüydü.
Ailenin büyüğü adının Hasan olduğunu açıkladığında alkış tufanı koptu. Türkiye’ye geldiğimde her seferinde Trabzon ile Ankara arasında mekik dokudum. Dede’min kaydı bu ilçede çıktı. Yalnız sağ olmadığı yazılıydı. Ankara’dan da aynı bilgiyi öğrendim.
Bu topraklar üzerinde insanlarıma kavuşacağıma inancım tamdı. Bilgiye ulaşmada çektiğim zorluklara rağmen inancımı hiç yitirmedim. İlk önce Türk vatandaşlığına kabul edildim. Yabancı aile reisi Hasan, elinden mikrofonu bıraktı, yere yattı ve toprağı öptü. “Allah’ım çok şükür bu günleri de gördüm,” dedi.
Tören yerinde alkışlar hiç kesilmedi. Hasan’ı omuzlarına aldılar.
Hasan’a;
Türk Bayrağı
Kuranı Kerim ve Atatürk posterini hediye ettiler.
Hasan;
“Ne Mutlu Türküm Diyene” dedi.
Hasan’ın büyük oğlu;
“Bağımsızlık Benim Karakterimdir” özdeyişini heyetin arkasına astı.
Köy meydanı deyim yerindeyse yanıyordu. Silah sesleri susmak bilmedi. Muhtarın anonsuyla insanlar sakinleşti.
Muhtar;
“Hasan kardeşim köyümüzden kimin neyi olduğunu açıklayacak,” dedi.
Meydandakiler bir ağızdan,
“Hepimizin Kardeşi” dedi.
Hasan ağlamaktan konuşamadı. Sevinç gözyaşlarım diye başladı.
Dedem, Ali Oğlu Mehmet ile Emine’nin küçük oğlu.
Bunun üzerine amcaoğulları alana koştu. Muhtar konuşmasını bitirsin ikazını yaptı.
“Yaban elde yaşantımızı sürdürdük, bizi kendilerinden ayırmadılar. Çalışma hayatımızı kazandırdılar. Okuma fırsatı tanıdılar. Ülkede memur olduk, memnun ve mutluyum. Bu günlere geldik, fakat Türk ve Müslüman kimliğimi unutmadık. Dede adını bana verdiler. Namazımda, orucumda bu topraklara kavuşabilmek için dua ettim. İçimde inanılması güç olan güzel duygular yeşerdi. Yüreğim yerinden çıkacak gibi. Kanatlanıp uçmak istiyorum. Endişeli bekleyişim yıllarımı aldı. Bazen karamsarlığa düşsem de ruhumda parlayan umut ışığı hiç sönmedi. Tarihin derinliklerine gidiyor, Türkiye Cumhuriyeti’nde kayboluyordum,” diyerek sustu.
Doğru ve namuslu insanlarla karşılaştığında çok şeyler öğreniyorsun. Amacına bir adım daha yaklaşıyorsun. Değerli olanı elde edebiliyorsun. Yeter ki ne istediğini bil.
Köylülerin; “Bilsek yardım ederdik” sözü üzerine, “Güçlü bir insan yardım istemez. Olayların akışı bizi bu noktaya getireceğini tahmin ediyordum.
Toprağı olmayan bir insan, ormansız ayıya benzer,” dedi.
Ana vatanımıza kavuşmamız için çok mücadele verdik. Ülkelerin temsilcilikleri mücadelemize tepki verdi. Toprağını arayan amacına ulaşır.
Samimi duygularla topluluğu süzdü, gözyaşlarına hâkim olamadı. “Kalplerimiz birlikte atıyor. Vatanımıza döndük, neşelendik. Havasını solu, suyunu iç, toprağında kal. Beş yaşında Rus askerlerinin eline düşen dedemi, Allah korudu. Üç çocuğundan biri kızdır. Büyük oğlu babamdır. Dedem çocuklarını Müslüman olarak yetiştirmiştir. Hepimiz okuduk Kardeşim petrol mühendisidir.
Rus işgalini ve iki yıl sonra köyün kurtuluşu hakkında bildiklerinizi öğrenmek isterim. Bu konuda yazılmış kitap ve gazeteleri toplayacağım. Ayrıca isteyeni bir haftalığına Rusya’ya götüreceğim. Oradaki yaşantıyı görmenizi arzu ederim.
Meydanda alkışlar hiç kesilmedi. Birlikte horon oynadılar. Köylülerle, beraber ve bireysel olarak görüşüldü. Büyük bir ilgi ve İnanılmaz sıcaklıkta sevgi çemberi oluştu.
Kurtuluş günü kutlamaları heyecanlı geçti. Bütün güzellikleri bir araya getirdi. Güneş ışınlarının sıcaklığı alana yansıdı. Köyün işgali sırasında kayıp çocuğun torununun köyde olması kutlamalara farklı bir anlam kazandırdı.
Muhtar:
“Bu olayı köyün mutluluğu için, milat tayin edileceğini söyledi.
Yıllar sonra köyün kurtuluş günü bir ailenin toprağına kavuşmasına sahne oldu.