Yaban ördeği, değerli bir av hayvanıydı. Dereye yukarı uçtuğunda, avcılar peşinde kalırdı.
Hayatın anlamı yaban ördeğidir, diyen avcı, tüfeğiyle dere ağzında, gece ve gündüz beklerdi. Gününün rotasını yaban ördeği çizerdi.
Hafta günü hanımıyla pazara gitmiş ve av tüfeğini yanına almamıştı. Pazardan aldığı eşyalarla birlikte köprü yanından evin yolunu tuttular. Derenin genişleyen su birikintisinde ördekleri gördüler.
Ördeklerin gölde beslendiklerini fark eden avcı, hemen hanımını eve koşturur. Eve koş tüfeği al gel bekliyorum. Avcı, ördek peşinde koşmaktan, zayıflamış ve başında saç kalmamıştı. Avcının giysileri onun formasıydı.
Avcıyı tüfek, pantolon, ceket ve başlığından tanıyorlardı. Ceket ve gömleğinin kollarını on santim yukarıdan keserdi. Sırtındaki çanta terden ceketine yapışırdı. Çantasında ekmeği, suyu ve av malzemeleri bulunurdu.
Dere kenarında, kaş altına veya ağaç dibine mısır saplarından korunak yapar ve beklerdi. Genelde gizlenir ve hiç görünmezdi. Derede tüfek sesi demek, “yaban” av peşinde demekti. Yolda izde kime rastlarsa, yaban diyerek söze başlardı. Onun için adını yaban koymuşlardı.
Attığımı vururum diyen yaban, vuramazsa hata fişekten kaynaklı, derdi. Çünkü hanımı fişeklerinin bir kısmının saçmasını boşaltırmış. Böylece av olayı, mümkün olmazmış.
Ördekler havada iken dahi onları dere kenarında takip eder, peşlerine koşarmış. Köprünün altında beklerken, kardeşim, pidenin içerisine helva koydurmuş ve avcıya vermiş. Avcı öyle bir teşekkür etmiş ki, açlıktan ölecektim, demiş.
Niçin bekliyorsun soranlara henüz geçmediler, dermiş. Hayalinde ördekleri evcilleştirir, besler ve çoğaltırmış. Bir ara kaşın kenarından suya düşmüş ve ayağını kırmıştı. O halde bile dere kenarına inmişti.
Koşturması ruh ve beden gücünü zayıflatmıştı. İyi ve kötü söze tepki vermemeye başlamıştı. Avcının yüzü de gülmemeye başlamıştı. Ördekleri anlamıyorum, kaçmasınlar, onları besleyeyim, büyüteyim ve çoğaltayım, diyormuş.
Evimizin önündeyiz, soğuklar başlamıştı. Soba için kestiğimiz odunları mereğe taşırken dinleniyorduk. Çalı kısmını da karayemişin altına yığmıştık.
Yoldan yabanın hanımı koşarcasına geldi, selam verdi. Annem; hayırdır ne koşuyorsun, dedi.
Hanım, “yaban delisi,” ördeği bekliyor. Bana da tüfeği almaya gitmek kalıyor, dedi.
Hasan TANRIVERDİ