Bir süredir he yayınlarda ve hem de sosyal medyalarımızda çok yoğun bir VUK 359 talebi ile karşılaşıyoruz. Her gün bir çok gazeteci ve siyasetçinin paylaşımlarında yapılan yorumlarla seslerini duyurmaya çalışan VUK 359 mağdurları için elimden geleni yapmaya gayret edeceğim. Elbette ki toplumun önemli bir kısmını ilgilendiren VUK 359 nedir acaba diye soranlar olabilir. İş dünyasının başında adeta Demokles’in Kılıcı gibi sallanan ve son aylarda adeta ciddi serzenişlere sebebiyet veren Vergi Usul Kanunu`nun 359. Maddesinden kaynaklanan sorunları burada açıklamak istiyorum.
1 Ocak 1999`dan önce sahte ya da içeriği bakımından yanıltıcı belgelerin, bilerek kullanılması halinde öngörülen hapis cezası Zekeriya Temizel döneminde “bilerek” sözcüğünün metinden çıkarılmasıyla birlikte ciddi mağduriyetlere yol açmaya başladı. Müfettişlerin, yaptıkları işlemlerde sanki her sene suç işlenmiş gibi tutanaklar tuttuğu ve mahkemelerin de bu tutanakların neticesinde esnafa her mali yıl için ayrı ayrı hapis cezası veriliyor. Her hesap dönemi için de ayrı ayrı ceza uygulanması da tuz biber oldu.
Örneğin, sadece bir tane mali denetime tabi tutulan şirket, 2017-2018-2019-2020 yılları arasında birkaç sahte fatura kullanıldığı tespit edildiğinde, tek bir denetim geçirmesine rağmen, her yıl denetim geçirmiş gibi işlem yapılarak her yıl için 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılan esnaf, 4 mali yıl için toplamda 12 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılıyor.
Bu değişiklikle birlikte büyük küçük demeden bütün işletmeler büyük bir sıkıntıyla karşı karşıya kaldı. Özellikle her ay yüzlerce personeli tarafından çeşitli faaliyetlerle ilgili binlerce faturayı kayıt altına alan şirketlerde kasıt unsuru ve hazine zararı aranmadığından dolayı sayıları her geçen gün hızla artan bir mağdur kesim oluştu.
Vergi Usul Kanununun 359. maddesinin (a) fıkrasında, vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan; defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapmak, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açmak veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydetmek, defter, kayıt ve belgeleri tahrif etmek, gizlemek veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlemek, bu tür belgeleri kullanmak suç olarak kabul edilmiştir.
359. maddenin (b) fıkrasında ise; defter, kayıt ve belgeleri yok etmek veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koymak veya hiç yaprak koymamak veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenlemek veya bu belgeleri kullanmak filleri suç olarak kabul edilmiştir.
Dikkat edilirse 359. Maddenin bu fıkralarında sayılan suçlarda, suçun oluşumu bakımından (çift defter tutmak hariç) “vergi ziyaı” aranmamıştır. Yani suçun unsurları arasında, hazine nezdinde vergi kaybı yaratmak yoktur. Bir kişi vergi ziyaına yol açmasa dahi, 359. maddede yazılı fiilleri işlerse, ceza yargısı deyişi ile “vergi usul kanununa muhalefet”ten mahkûmiyet alabilmektedir.
Örneğin bir şirkette yönetimdeki ortak, sırf dağıtılacak kârı azaltmak maksadı ile sahte veya yanıltıcı belge kullansa, ancak KDV’sini indirim konusu yapmasa ve kurumlar vergisi beyannamesinde de faturaları KKEG içerisine dahil etse, yine de 359. maddeye muhalefetten mahkûm olabilecektir. Oysa vergi ziyaı şartının ihdası halinde bu fiil bir vergi suçu olmaktan çıkacak, Türk Ceza Kanununa göre özel evrakta sahtecilik suçu kapsamına girecektir. Olması gereken de budur.
Tek bir tespitle birden fazla yılda sahten belge kullandığı suçlaması yapılanlar hakkında her bir yılı ayrı suç kabul edip ceza verilmesi, 15 yılı aşkın mahkûmiyetlere yol açmaktadır. Her bir tespit, bir suç işleme kararı olarak kabul edilip, bir mahkumiyete hükmedilmesi, ancak fiilin birden fazla yılda görüldüğü durumlarda ceza artırımına gidilmesi yerinde ve adil olacaktır. Yoksa her bir yılı ayrı bir suç olarak kabul etmek, toplamda adaletsiz ceza yığılmalarına yol açmaktadır. Sırf bu uygulama dolayısıyla 359. Maddeye istinaden 20 yıla kadar varan mahkûmiyetler ortaya çıkmaktadır.
Öte yandan sahte veya yanıltıcı belge kullanma fiilinde 4369 sayılı Kanunla “bilme” şeklindeki özel kastın kaldırılması da bilmeden kullananların da haksız yere ceza lamalarına sebebiyet vermektedir. Örneğin normal ve gerçek bir ticari ilişkisine binaen belge alan bir tacir, belge aldığı mükellefin daha sonra alt alımlarının sahte belgeye dayandığının tespiti ile sahte belge düzenleyen kişi olarak nitelendirilmesi sonucu bir anda sahte belge kullanıcısı haline dönüşebilmekte ve sahte belge kullanmaktan mahkûm olmaktadır. Bu şekilde yargılanan ve/veya mahkûm olan mükellefler vardır. Öte yandan çok şubeli, çok personelli ve özellikle pazarlama şirketlerinde personel tarafından getirilen harcama belgelerini defterlerine kaydeden şirketlerin yönetim kurulu üyeleri, bu belgeler yüzünden yargılanabilmekte ve ceza alabilmektedirler. Bu nedenle sahte belge kullanma fiilinde, bilme özel kasdının aranmasının Kanun değişikliği ile sağlanması gerekmektedir.
Maddenin kaleme alınıştaki gariplikleri veya haksızlıkları gidermek için vergi müfettişlerini ceza mahkemesi yerine koyan ve kast araştırması yaptıran 306 sayılı Genel Tebliğ uygulamasını, ceza suçu işleyene verilir hükmünü taşıyan Vergi Usul Kanununun 337. maddesine rağmen kolaya kaçılıp doğrudan temsile yetkili kişileri sanık mevkiine taşıyan uygulamayı da dikkate alırsak, söz konusu maddeden kaynaklanan sorunun büyüklüğü daha fazla ortaya çıkmaktadır.
Kanunun farklı yorumlanmasından dolayı yaklaşık 70 bine yakın esnaf, tüccar, iş adamı hem hapis cezası, hem de Asliye Mahkemesi’nin yanı sıra Vergi Mahkemeleri’yle boğuşurken, yaklaşık 250 bin kişiyi de aynı akıbet bekliyor.
Sonuç olarak Zekeriya Temizel döneminde yapılan bir hatadan dolayı iş dünyasında çok ciddi sorun yaşatan VUK 359 maddesi mutlaka çözüm bekliyor.