Başlığımızı tırnak işareti içine aldık.
Hem önemini vurgulamak hem de ne anlamda kullandığımızı açıklamak için.
Diyebilirsiniz ki “kalkınmanın verimlisi de mi var?”
Evet var, sanayileşerek, doğayı koruyup geliştirerek, bölüşümü düzelterek, katma değeri yaygınlaştırarak sağlanan kalkınma; hem insancıl, hem kalıcı, hem de “huzurlu” bir kalkınmadır.
Kalkınma kavramı üzerine çok geniş bir literatür bulunmakta.
Tarihsel ve toplumsal boyutları önemli, ayrıca iktisat bilimi içinde bir “kalkınma ekonomisi” isimli alt disiplin yer alır.
Kalkınmanın özü; toplumun; sağlık, eğitim, kentleşme, şehirlileşme, barınma, konut, ulaşım, kültür, dinlence, gelecek umudu, üretim, paylaşım, tüketim, potansiyellerini keşfedip geliştirme ve kullanma gibi alanlarda çağdaş, huzurlu, mutlu bir yaşam sürmesi olanaklarına sahip olması ve bunu gerçekleştirme derecesi ile anlatılabilir.
Daha öz ve edebi bir anlatımla; kalkınma; herkesin hayatta kendi “ses”ini keşfetme-bulma-geliştirme ve topluma-insanlığa onu sunma olanaklarına sahip olması demektir.
Çok sayıda göstergesi bulunmaktadır.
Kalkınmanın en anlamlı göstergesi, verimlilik, işgücü verimliliği ve toplam faktör verimliliği gibi emeğin üretkenliğini ortaya koyan göstergelerdir.
Çünkü üretim süreci, katma değer yaratma süreci ve çalışan kişi arasındaki ilişkiyi yansıtan en önemli gösterge odur.
Bu konuda Erinç Yeldan’ın görüşü de bizi desteklemektedir.
“…İktisat bilimi öncelikle reel üretim ve üretim-harcama kalemlerinin reel kaynaklarıyla ilgilenir. Zira iktisatçıların bir ülkenin ekonomisini analiz ederken öncelikle kullanmakta olduğu ‘işçi başına reel üretim, yani üretkenlik’ ya da ‘sermaye-emek oranı’ gibi göstergeler gerek büyüme, gerekse dış ticaret konularında çalışan uzmanların olmazsa olmaz veri kaynaklarıdır…”( 13 Eylül 2017 Çarşamba/ Cumhuriyet)
Ülkemizde, büyüme ve kalkınma tartışmalarında, genellikle “yüzde kaç büyüdük” gibi bir söylem üzerinden gidilmektedir.
Elbette, büyüme hızı önemlidir, ancak tek başına yeterli olamaz.
Daha önemlisi büyümenin niteliğidir. Hangi değişkenler büyümede ne kadar etkili olmuştur?
Büyüme esas olarak, tüketim, ithalat, hizmet gibi sektörlerdeki gelişmelerden mi yoksa imalat, sanayi, teknoloji üzerine yapılan yatırımlardan mı kaynaklanmaktadır?
Kritik sorun ve soru budur.
Gelecek yazılarımızda ülkemizdeki son yılların milli gelir büyümelerinin bu muhasebe yaklaşımıyla analizine gireceğiz.
Üretkenlikle ve sevgiyle kalınız.