Ver-gi
Vergiler, devletin kamu hizmetlerini yerine getirmek amacıyla, kişi ve kurumlardan, iradelerine bakılmaksızın, kanuna dayanılarak, cebren ve karşılıksız olarak mali güçlerine göre alınan ekonomik değerlerdir.
Nerden çıktı bu Vergi?
Peygamberimiz zamanında vergi var mı?
Müslüman olan bireylerin Hz. Peygamber (SAV) ve Halifeler döneminde karşı karşıya kaldığı tek vergi uygulaması zekâttır. Bireylerin ihtiyacı olanlara vermeleri hak görülmüştür.
Osmanlı Döneminde Vergi; Ekonominin dayanağı tarım olduğundan ağırlıklı olarak tarıma dayalı vergiler bulunmaktaydı. Şer’i vergiler ve örfi vergiler olarak ikili bir ayrımla, (Şer’i vergiler) ve aşar, haraç, zekât, cizye ve bunların alt kolları olarak seksene yakın vergiden oluşmaktaydı. Örfi vergiler, geleneklere göre konmuş ve herhangi bir din ayrımı olmaksızın herkesten (bütün mükellefleri=Raiyyet) toplanan vergilerdir. Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda Osmanlı Devleti’nden devralınan vergiler arasında aşar, ağnam, müsakkafat vergisi ve temettü vergisi yer almaktaydı.
1923 tarihinde İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararla aşar vergisinin kaldırılması. Aynı Kongrede kazanç vergisi getirilmesi. İkinci Dünya Savaşı yıllarında ise bu ihtiyaç daha da artmış ve bunun üzerine savaş döneminde aşırı kar eden tüccarları vergilendirmek için varlık vergisi, tarımsal kazançları vergilendirmek için de toprak mahsulleri vergisi ile ayni muamele vergisi getirilmiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan bu karmaşık vergi yapısını düzene sokmak amacıyla 1949 yılında Gelir Vergisi Kanunu kabul edilmiştir. Kaynak: .wikipedia.org/wiki/Vikipedi:Kaynak_gösterme
Günümüz Vergi Sisteminde; Gelir üzerinden(Gelir ve Kurumlar),Servet Üzerinden(emlak vergisi, motorlu taşıtlar vergisi, veraset ve intikal vergisi),Harcamalar üzerinden(KDV, özel tüketim, özel iletişim, damga, şans oyunları, tapu, sigorta muameleleri vergisi, özel iletişim vergisi, eğlence vergisi, çevre temizlik vergisi, gümrük vergileri, harçlar vb.’dir)
Attığımız her adım için vergi vereceğiz. Küçük esnaf ve Kobiler vergi yükü altında nefes alamaz haldeler. İhtiyaç sahiplerine bağış veya kazancımızın bir kısmını devletimize verelim. Bu adil olursa omuzlarımızdaki yük zorumuza gitmez. Vergide eşit ödeme sistemi yok.
Geçen sene Bodrum’da bir mekânda 4 kişilik bir ailenin ödediği fiş sosyal medyada döndü. Tam olarak Bir milyon Lira üstündeydi. Bu işletmelerin sadece 4 kişiden aldığı miktar dikkat çekince tabii işletme sahipleri ve ödedikleri vergi o dönemde sıkça gündeme geldi.15 Metrekarelik dükkânında börek yapan kadınımız kadar gelir beyan etmemiş olduğu yine dilimize pelesenk oldu. Bir hesap fişinin neticesinde bunları öğrenmiş olduk. Bu işletmelerin ortakları yabancı. Vatandaş soluduğu havaya şimdilik vergi vermiyor ama sefa içerisinde ülkemin tüm nimetlerinden sınırsızca yararlanan bu kişilerin hesap vermemelerini de unutmuyor.
Türkiye’de gelir adaletsizliğinin göstergesi en zengin ve en fakir kesim arasındaki fark. TÜİK verilerine göre, en yüksek gelir grubundaki %20’lik kesim, toplam gelirin yaklaşık %50’sini alırken, en düşük gelir grubundaki %20’lik kesim toplam gelirin %6-7’si civarında bir paya sahiptir. Asgari ücretle geçinenlerin oranı oldukça yüksek. Ortalama ücret ile asgari ücret arasındaki fark daralmaktadır, bu da orta sınıfın zayıfladığını ve gelir eşitsizliğinin arttığını gösterir. Türkiye’de dolaylı vergilerin (KDV, ÖTV gibi) oranı yüksektir ve bu, düşük gelirli kesimler için daha büyük bir yük oluşturmaktadır.
Ne yazık ki gelir adaletsizliği ekonomik büyümeyi ve toplumsal refahı olumsuz etkiliyor.
Adil bir vergi sistemi ve sosyal politikaların revize edilerek gözden geçirilmesi gerekiyor.
Kime söylüyoruz?
Ekonomiye yön veren yetkililere…………….