İnsan zekâdan, mantıktan, duygudan yoksun bir dünyada zekâsıyla, mantığıyla, duygularıyla hareket etmeyi bilmeli. Üstelik her şeyin saçma ve geçici olduğu bir evrende yaşadığımızı bir an bile aklından çıkarmamalı… Zamanın değerini anlamalı, ancak zaman diye bir olgunun olmadığını da kavrayabilmeli. Somutla soyutun aynı şey olduğunu bilmeli. Soyut gelen bir fikrin ürünün somut bir eşyadan ibaret olduğunu düşünmeli. Tesadüflerle karşılaşıp aslında bunun bir tesadüf olmadığını, olması gerekenin, yaşanması gerekenin o an yaşandığını düşünmeli ve o anın keyfini çıkarabilmeli.
Düşünmeli insan, düşünebilmenin sadece insana özgü olduğunu düşünmeli. Bir insan, insanlığı bilmeli. İnsanın nadir olmadığını, insanlığın nadir olduğunu düşünüp her insanın aslında özünde ne olduğunu unuttuğunu fark etmeli. Sonra kendini tanımalı ne olduğunu keşfetmeli ne yapmak istediğini ve ne yaptırmak istediklerini. Ailesini tanımalı zamansız geldiği dünyada kendisine sorulmadan ait olduğu ailesini. Onların değerini bilmeli ve onlarsız pek de bir yerlere varamayacağını kavrayabilmeli. Sonra nefes alabilmenin ne güzel bir duygu olduğunu, her saniye içimize çektiğimiz oksijenin bize vermiş olduğu enerjiyi, bu enerji kaynağının hiç bitmediğini anlayabilmeli.
Sonra okumalı insan, okuma bilmeyen insanların okumadan aldığı zevki düşünüp tekrar okumak için can atabilmeli. Gözlerinin değerini ve gördüğü güzellikleri düşünmeli. İnsan kendinde olanları düşünüp mutlu olmalı sonra. Yürüyebildiğini, konuşabildiğini, duyabildiğini, hissedebildiğini, bütün bunlardan yoksun olan insanların yaşama daha sıkı sıkıya tutunduklarını düşünüp, kendinde var olanları, sahip oldukları şeylerle mutlu olamayan insanları karşılaştırabilmeli. Sonra aradaki farkı bulabilmeli. Farkı keşfedebilmeli.
Sonra var olabilmekten mutlu olabilmeli. Var olabilmenin başlı başına bir iş olduğunu, bir insanın varlığının düşünce ile gerçekleştiğini, düşündüğünün öyleyse var olduğunun bilincinde olduğunu fark etmeli insan. Geriye gidemeyişinin keşkeleri içinde boğulan insanları düşünüp keşke dememek için mantığını ve aklını kullanmayı becerebilmeli, aynı zamanda mantık ve aklın her şeye yetmediğini, duygularının da kendisine yardımcı olabileceğini anlamalı.. Sonra an gelip duygu mu, mantık mı sorusuna cevap arayabileceği durumlarla karşılaşabileceği zamanlar yaşayacağının ve hangisinin doğru karar olacağının bilincinde olmalı ve yıllarca bu gibi gelgitler yaşayarak hayatını yaşayamadığını anlamalı insan. Mantığın zaman zaman duygunun karşısında olduğunu, mantıksız duygular yaşadığı anları saymakla bitiremeyeceğini, hangisine güvenip hangisine güvenmeyeceğini, hangi olaylar karşısında nasıl davranabileceğini düşünmeli. Sonra pişman olmamalı insan. O şartlarda onu yaptım, evet yapmak istediklerim buydu diyebilmeyi öğrenebilmeli. Hayatın bir çelişkiden ibaret olduğunu ve kendisinin de bu hayatın bir parçası olduğunu unutmamalı insan.
Sonra her gün yeniden doğabilmeyi öğrenmeli.. Güneşin sadece kendisi için doğduğunu görebilmeli ve kendisinin ne kadar değerli olduğunu düşünmeli. Yılbaşını kutlarken hiç günbaşlarını kutlamadığını, aslında yılların günlerden ibaret olduğunu düşünüp her sabah kalktığında güneşin doğuşuyla birlikte kendini mutlu hissedebilmeli. Kendine hükmedebilmeyi de öğrenmeli. Ne yapmak, olmak ya da hissetmek isterse onu gerçekleştirebilmeli. İnancın engel tanımaz gücüyle karşılaşmalı ve buna inanmalı. İnandığı bir fikrin peşinden gidebilmeyi ve yaşadığı müddetçe bu fikrin ürünü olabilmeyi başarabilmeli..aynı zamanda esnek olmalı insan. Her türlü fikir ya da düşünceye açık olabilmeli.
Sonra sevmeli insan kendisini sevmeli. Değer verdiklerini sevmeli, arkadaşlarını, dostlarını, annesini, babasını, kardeşini, abisini, ablasını, öğrencilerini, öğretmenlerini.. vb. kendine dair ne varsa saymalı..onların varlığını hissedebilmeli..kısacası insan, insan olduğunun, insan olabilmenin, daha doğrusu insanlığın kıymetini bilmeli..
…Geriye gidemeyişinin keşkeleri içinde boğulan insanları düşünüp keşke dememek için mantığını ve aklını kullanmayı becerebilmeli, aynı zamanda mantık ve aklın her şeye yetmediğini, duygularının da kendisine yardımcı olabileceğini anlamalı…
“Sözün bittiği an bu cümlenin sonu olsa gerek”
insan öğrendiklerini bu kadar kısa sürede uygulamaya sokabiliyorsa, mucize denen kelimenin aynaya baktığımızda bize bakan iki çift gözden ibaret olduğunu anlamak hiçte zor olmasa gerek…