Bundan 30 yıl önce 13 Eylül sabahı, Türkiye için kıyamet vaktiydi.
Tek kanal olan TRT’de askerlerin bildirileri okunuyordu.
Sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş, asker sokağa inmiş, yolları kesmişti.
Tıpkı Balyoz Darbe Planı listesinde gördüğümüz gibi listeler hazırlanmıştı.
Sağcı, solcu, İslamcı demeksizin tutuklanacaklar listesine girenler, bir bir evlerinden toplanıyordu.
Ve ünlü ‘Yemen Türküsü’nde olduğu üzere, giden gelmiyordu.
MHP lideri Türkeş’ten Süleyman Demirel’e, CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’ten Necmettin Erbakan’a herkes tutuklanmış, tüm siyasi partiler ve birkaç devlet gazetesi hariç tüm basın yayın organları kapatılmıştı.
Daha çocuk yaştaki fidanlar, darağacına çekilmiş, sayısız kimseye akıl almaz işkenceler yapılmıştı.
Muhalif olduğu düşünülen akademisyenler, üniversitelerden kovulmuştu.
Bin yıldır kan ve can kardeşi olan iki millete yönelik 27 Mayıs’ta Sivas kampında ekilen nefret tohumları, 12 Eylülcülerin Diyarbakır kampında yepyeni bir boyut kazandırılmıştı.
Darbecilerin yazdığı 12 Eylül anayasası, gûya halka götürülüyordu. Tıpkı, CHP’nin tek parti dönemindeki ‘açık oy gizli sayımı’na benzer bir oylama yapılmıştı ve gûya halk, ‘12 Eylülcülere evet’ demişti.
Bugünlerde hiç kimse 12 Eylül oylamasına ‘evet’ dedim demiyor. İyi de bu evetleri kim verdi? Elbette kendileri…
O günleri hatırlıyorum…
12 Eylül oylamasında ‘hayır’ oyunun ağırlıkta olduğu köy, kasaba ve sandıklar incelemeye alınıyor, hayır propagandası yaptığı düşünülen kimseler, işkencelerden geçiriliyordu. -İşkence görenler ve tanıkları hâlâ hayattalar.-
O günlerde darbeciler ve …’lar hariç herkes kıyameti yaşıyordu.
Acıları hâlâ dipdiri olsa da, aradan 30 yıl geçmişti.
30 yıl aradan sonra tam bir karşılık olmasa bile, bugün toplum önemli bir rövanşla karşı karşıya!
Ülke yeni bir 12 Eylül’de, 12 Eylül despotizminin inşa ettiği düzeni bir nebze olsun değiştirmek için sandığa gidiyor…
Bu durumdan kimi çevreler son derece rahatsız…
Bazı laikçi, Kemalist, solcu, milliyetçi çevreleri ‘evet’ korkusu sarmış durumda.
Hatta kafasına sıkmak için gün sayanlar bile var…
Kurdukları ‘al gülüm ver gülüm’ düzeni ellerinden kayacak bazı kimseler, 13 Eylül sabahı kalp krizine hazırlanıyorlar.
* * *
Kurulu düzende, bir siyasi harekete halk yüzde 100 oy verse bile, o hareket düzen sahiplerine biat etmemişse, milletvekillerinin tümü aynı konuda ittifak etse ve yasal düzenleme yapsa, vesayetçilerin çıkarına uygun değilse, o “meşru” değildir.
Kendilerini onların varlığını muhafazaya memur görmeyen iktidarlar için, Ankara bir karabasandır.
Halkla bir bağları olmadıkları halde bu sözde halk rejiminde onlar halka hiç hesap vermezler.
Onlara göre halk kendisi için iyi ve kötüyü bilemez. 3-5 yılda bir sandığa giden halk, yanlış birini seçerse, kimin iktidarda kalacağına da kimin iktidardan düşürüleceğine de onlar karar verirler. Hatta kimin hapse gireceği, kimin affedileceği de onlarının iki dudaklarının arasındadır.
En büyük korkuları, ‘hep bana’ düzeninin devam etmemesi. En büyük arzuları da, önlerine engel çıkaranların alaşağı edilmesi…
Bugüne kadar belirledikleri hâkimi de savcıyı da, hâlâ hep kendileri belirlesin ve iktidarların icraatlarının iyi mi kötü mü olduğuna, kendileri karar versin istiyorlar.
Kısaca, kurdukları düzenin devamından başka bir gayeleri yok.
Bilmiyorlar ki; her canlı ölür, her düzen değişir. Ebedi olan tek Allah’tır. Zaten onların da Allah’la pek işleri yok.
* * *
30 yıl aradan sonra bu kez toplum için bahar, jakoben düzenciler içinse kıyamet vakti!
Hoyratça kullandıkları düzen ellerinden kaymış;
Artık, astıkları astık, kestikleri kestik olamayacak…
Artık, hâkim ve savcıları istedikleri gibi tayin ve terfi edemeyecekler…
Artık, ülkeyi siyasi parti çöplüğüne çeviremeyecekler…
Artık, kişisel verilerimiz onun bunun elinde dolaşmayacak…
Artık, işini göremeyen memura hesap sorulabilecek…
Artık, YAŞ zedeler dava açabilecek, askerler mahkemelere hesap verecek.
Ve artık 12 Eylül darbecileri ve 12 Eylül’den beslenenler için hesap ve kıyamet vakti…
Kıyametinin kopmasını kim ister ama nafile.
İnşaAllah 12 Eylül onların izmihlal günü olacak.
* * *
Referandum’da ‘evet’ verilmesi yönündeki yazılarım nedeniyle, Amerikan gıdalarıyla beslenen güya bazı radikal İslamcıların hedef tahtasındayım.
Bu çevreler, ‘anayasa oylamasını Kemalizm meşruiyetini oylamak’ olarak algılıyorlar.
Bir adım daha atıp ‘evet’ diyenleri tekfir ediyorlar.
Bu desteği, Ak Parti’nin tüm icraatlarını onaylamak olarak algılayanlar da var.
Kimileri ‘sana ne oldu’ diye soruyorlar.
Diyorum ki; “Bana bir şey olmadı. Siz kendi çaresizliğinize bakın. Açmazlarınıza ağlayın.
Ben dün ne isem, bugünde oyum, yarın da o olacağım.
Sizin gibi bu sistemin ÖSYM’sinin sınavlarına girip “devlet memuru” olmak için çırpınmıyorum. Sizin gibi belediyelerinden maaş alıp, radikallik ve sistem edebiyatı yapmıyorum.
Bazılarınız gibi KİT/BİT ihalelerinden beslenmiyorum.
Bir kısmınız gibi karanlığa küfretmiyorum.
Ak Parti’nin en güçlü dönemlerinde, yanlış bulduğum icraatlarını ne pahasına olursa olsun eleştiriyorum. -Çok merak eden varsa son 8 yıllık makale ve açıklamalarımı bakıversin-
Cüzdanım kabarık değil. Yarına dair hiçbir birikimim de yok.
Her şeyi var edenden başka hiçbir güçle işim olmaz.
Sizin radikalliğiniz size, benim halim bana.
Edepsiz mail ve yorumlar sadece sahiplerini küçültür.
Tekfirleriniz, kendiniz içindir.
Vesselam”
EVET 1923 YILINDA GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRKÜN KURDUUU GÜZELİM CUMHURİYET ABD yanlısı hükümetlerin 1950 lerden buyana uyguladıkları politikalarla bu hale geldi. 12 eylül le iyice alevlenen ve MUSTAFA KEMALİN krduğu demokrasi cumhuriytinde demokrasiyi alet ederek şerii cumhuriyetn önünü açacak anayayı ortaya attılar. şunuda bilmelilerki 12 eylül abd nin ve şidiki yönetimde olanların eseri bunu da bilmeyen yok………
Editör sitenizde hakaret ne zamandan beri serbestleşti. gerçi kişinin aynaya bakıp kendi ismi ve soyismin amam böceği” olduğu ititrafında bulunması hakaret sayılır mı tartışmak lazım ama…