Vahded-i vücudculuk en güzel tevhid mi…hem evet hem hayır…
İşte ayet:” Allah, “Ey Meryem oğlu Îsâ! İnsanlara sen mi ‘Allah’ın dışında beni ve annemi birer tanrı kabul edin’ dedin?” buyurduğu zaman o şu cevabı verir: “Hâşâ! Seni tenzih ederim. Hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim şüphesiz sen onu bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, ama ben senin zâtında olanı bilmem. Gizlileri tam olarak bilen yalnız sensin.”/“Ben onlara ancak senin bana emrettiklerini söyledim; ‘Benim de rabbim sizin de rabbiniz olan Allah’a kulluk edin’ dedim. İçlerinde bulunduğum sürece onların yaptıklarına tanık idim. Fakat sen beni vefat ettirdikten sonra onların halini bilip gören sadece sensin. Sen her şeye şahitsin.”Maide/116-117)
Selefilik vahded-i vucutcuya müşrik der…aşırıya saptılar…ayetler onlara bu hakkı vermiyor…”Türkler müslüman değil…”dedi selefiler…aşırıya saptılar ve hiç bir İslam ülkesinde hayırlı işlere imza da atmadılar…ve müşrik ülkelerin işbirlikçisi oldular ..onların tarikatlerle ilgili düşüncelerine kıymet vermek yanlış olur…Vahded-ivucutculuğa bakışları da çok zalimce…Kur’andan beslenmiyorlar….İslam toplumunu en zor şartlarda mayalayan birlik oluşturan dini değerlerle kavgadalar…Din kuru kurallardan ibaret değil…İnsanı hak ettiği derecede secdeli oluşu kadar…takvası kadar kıymetli kabul eder ama tanrılık da vermez…Kiliseden farklıdır insana bakışı…Kur’anın…yukardaki ayette bunun delilidir…İnsan kuldur…secdesi teslimiyeti derecesinde de kıymetlidir..asla ilah sanma…İlahla vahdet içinde diye…Allahla ne denli bağ kurarsa kursun insan ilah olmaz…ama İlahla da vahdet içindedir değilse asilerdendir…vahded-i vucudculuk asi olmayan insan oluşturur…İlaha ayna insan oluşturur…İlahın esmasıyla hallenmiş…tevhidli insan oluşturur…Kul eder insanı vahded-i vucdculuk ama içlerinde müseylemetül kezzablar da var…müseylemeler silnip gitmeye mahkumlar…mesela.”Enel hak…”diyen siyasi getiri amacıyla da demiş olur…ben aydınlandım…da demiş olur.eğer aydınlanmışsa bunu demesi şirk değil en güzel tevhiddir…Allah kulunun asilikten kurtulup hak olmasını hak sıfatına ayna olmasını emrediyor Kur’anında….insandan istenen ve dinin amacı kamil insandır…halife insandır…esmaya kul insandır ayna insandır…dost insandır…sabırlı insandır…şükürlü insandır rızalı insandır…
Ya selefilik yada vahded-i vucutçuluk… denilirse…selefilikten kaç….devleti yıkarlar devletsiz bırakırlar onlar TÜRKLERİ…varsınlar müslüman saymasınlar Türkleri bu onlardan en az zararla kurtulmak olur…selefilerin müslüman olmadığını bile söylememiz caizdir…Müşrik ülkelerle işbirlikçi dememiz de araştırıldıkça münafıklıkları anlaşılan bir topluluklar…Onlara değer verip kadim tarikatlerimizi yıpratmayalım…devletçi tarikatlerimizi satmayalım…
Mısır’daki Selefî Nur Partisi, Müslüman Kardeşler’e karşı darbeyi desteklemiştir…Selefiler Şeyhlere değil Allaha dostluğa savaş açmış bir sapmanın adıdır…Peygamberleri itibarlaştırma…Allah dostlarını itibarsızlaştırma toplumu toplum yapan dinin yerine kabuk bir din yerleştirme kuru bir din koyma şekilci bir din koyma amaçlı bir oluşumdur…cihadsız bir din …Nefsi şımartan bir din bir asiliği din diye satmak yaptıkları…Onlarla mücadele şarttır…Onların dini insanı cennete götürmez…dünyada da “kardeşleştirmez…” gönüller Allahda birleşir çünkü…
Londra, Selefîliğin ana merkezidir.
Selefiliği biraz tanıyalım mı…“Bir adamın Selefi menhec ya da Selefî akide olduğunu nasıl anlayabiliriz?” bu soru önemli. Bunun bazı kriterleri var. Bir tanesi şu: İman tanımı — buna genel Müslüman Ortodoksi de. yani muhafazakâr, geleneksel, çoğunluk Müslümanlar’ın tanımlarından bir adım öne çıkıyor. Bunlarda iman, amelin olmazsa olmazı haline geliyor. Yani bir kişide amel yoksa, amelî duyarlılık yoksa, dinin emirlerini, yasaklarını yerine getirme konusunda ciddi bir tutarlılık sergilemiyorsa, bu kişiye Müslüman demiyorlar. Amel sanki imandan cüz….
Selefiliği biraz tanıyalım mı…mesela…büyük Müslüman çoğunluk Sünnî çoğunluk bir insanı “günahkâr” olarak tanımlıyorsa. Bunlar ise bu insan için bazen “kâfir”, bazen “müşrik” tanımlarını kullanıyorlar; dolayısıyla o insanı Müslüman kabul etmiyorlar. Bir başka özellik de, geleneği dışlayan ya da dışarıda tutan bir tanımları var. Biz Müslümanlar olarak, İslâm’ı anlatmaya ve tanımlamaya Hz. Peygamber’den başlıyoruz. Daha sonra Sahâbe ve Tâbiîn’den, Tabiûn’dan (Sahâbeyi görenler), Tebeu’t-tâbiîn’den (Tabiûnu görenler), İmam Gazâlî’lerden, Fahreddin Râzî’lerden, Eş’ârîyye’lerden, İmâm Mâtürîdi’lerden –hatta bizim açımızdan Ebüssuûd’lardan, Mevlânâ ve Hacı Bektaş’lardan– bahsediyoruz. Oysa bu insanlar, aradaki bütün bu geleneği dışarıda tutuyorlar. Bunlardan bahsetmeyi bir bozulma, bir inhiraf, bir ayrılış olarak kabul ediyorlar. Bunlar, Sahâbe’den, Sahâbe’den sonraki nesilden, Kur’an’dan ya da Hadis’ten bahsediyorlar. Bunun dışındaki bütün geleneği, geçmişi, tecrübeyi İslâm’ın dışında tutuyorlar.
Selefiliği biraz tanıyalım mı..Mesela Mevlânâ ve felsefesini düşünün. İbn Arabî ve felsefesini düşünün. Bu felsefî düşünüş biçimini, aslında dinin özünde olmayan bir şey olarak görüyorlar. Onların temel iddiası şu: Dini Sahâbe’nin yaşadığı gibi yaşamak. Onların zihin dünyası açısından Sahâbe’ye ait olmayan, Sahâbe döneminde olmayan her şey bid’at.
Selefilik siyasi bir ideolojidir…Türklere siz müslüman değilsiniz desinler bu zarar bile sayılmasın…türklerin elinden OSMANLIYI aldılar şimdi de cumhuriyeti almak isitiyorlar…devlet sorunu çıkaracaklar Türklerin karşısına…Siyasi kavgalar ülkesi yapmak istiyorlar ülkemizi…Türkden alamadıkları bir intikam var…beylikler devri benzeri kavgalar istiyorlar Türkiyede… Selefîliğin ötekisi ve düşmanı Türklerdir…Arablar değil İran da değil… muhafazakâr, Müslüman, Türkiye’deki geleneksel Müslüman. onun düşmanı Türkiye…Türk insanını “müşrik” olarak tanımlıyor. sadece Tasavvuf değil aslında; demokrasi ve laikliği de buna katmış O yüzden sürekli Selefîliğin, akîde üzerinde yükselen siyasal bir ideoloji olduğunu gör…Türk insanının düşmanı olduklarını gör…
Selefilik siyasi bir harekettir…siyasi kavgalar ülkesi yapar ülkemizi…İslamı bilenler devletine sahip çıkmalı…Türkler devletsiz hiç olmadılar…ama ona devlet de çok görülüyor yeni dünyada…Osmanlı gibi cihan devletini kaptırdık artık devlete sahib çıkmayı beka görmeliyiz…ve Mesela El Kaide ile IŞİD arasında ne fark var? Bu, Türkiye’de çok anlaşılabilmiş bir şey değildir. Ya da, Suriye’de bazı cihadcı gruplar var. Bunlarla IŞİD arasında ne fark var? Aradaki fark şu aslında: IŞİD gibi, ya da radikal Selefî ya da Cihadcı Selefî dediğimiz gruplara göre, “Bir Müslüman’ın tevhidi bilmesi zorunludur; bizim ille gidip onu anlatmamıza gerek yok. Bilmiyorsa, bu onun hatasıdır. Tekfiri haktır”. Diğer gruplara göre ise, bu cahiliyedir. Özellikle halk kesimi için –biz ilâhiyatçılar değil, biz zaten baştan kaybediyoruz bildiğimiz için– halkın büyük bir çoğunluğu henüz daha buna ulaşmamıştır. Yani tekfir aşaması gerçekleşmemiştir. Dolayısıyla önce davet edip, davetten sonra tekfire geçmek lâzım. Aslında iki zihniyet de, tekfirci ideoloji…(Hitit Üniversitesi öğretim üyesi, ilahiyatçı Hilmi Demir )
Ve geleneksel Müslümanlık’tan Selefîliği ayıran şey kadın meselesidir. Turnusol kağıdıdır bu. Kadının siyasette yer alması, kadının yönetici olması, kadının bakan veya milletvekili olması, Selefîlik’te bir küfür ve şirk nedenidir. Selefî bunu kabul edemez. Oysa AK Parti kadınlarla iktidar olan bir parti. Selefîliğin genleşmesi, AK Parti’nin altını oyar; siyasal alanını darlaştırır.(Hitit Üniversitesi öğretim üyesi, ilahiyatçı Hilmi Demir )