Yıllar öncesini hatırlayalım. Kumandasız, Siyah-beyaz televizyonlar. Sadece 3 veya 4 kanalı olan televizyonlarımız için ayağı kalkıp ayarlamak, sesini açmak fena değildi. En azından hareket etme imkânı buluyorduk. Şimdi eve gelmeden makinalarımızı çalıştırmaya başladık. Uzaktan her şeyi çözebilmek işimizi kolaylaştırıyor. Uzaktan yönetmek çok zevkli. Yeni normal hayatımızda her bir şey uzaktan. Uzaktan eğitim, toplantılar, sunumlar, danışanlar, mevlit okutanlar ve hatta kız istemeler..
Salgın devam ettiği sürece bunları artarak geliştireceğiz inşallah. Nasıl bir virüs? Bu görünmeyen sayesinde toplum olarak uzaktan kumandalı gibi yönetiliyoruz. Açılın diyorlar açılıyoruz. Kapanacaksınız deniliyor kapanıyoruz o kadar abartıldı ki. Alkol yasak, şu yasak, bu yasak… Nefes almayı bile saatle yapacağız diye ürkmeye başladım. Bir yandan fitne yansıtan çarptırmalar, saptırmalar yol alıyor. Yasakların şekli değişince toplum, kendi içlerinde bu tür bozulma ve düzensizlik ortamlarına zemin oluşturmaya başlıyor. Büyük İskender’in Aristo’ya yazdığı Mektubu aklıma geldi. Büyük İskender, büyük filozof Aristo’ya bir mektup yazıp sorar:
“Zapt ettiğim topraklardaki insanları tahakkümüm altında tutabilmek için neler yapmalıyım?”
1- Ülkenin ileri gelen insanlarını sürgüne mi göndereyim?
2- Ülkenin ileri gelenlerini hapse mi atayım?
3- Ülkenin ileri gelenlerini kılıçtan mı geçireyim?
Aristo’dan cevap gelir:
1- Sürgünde toplanıp sana karşı başkaldırırlar.
2- Hapishaneler militan yuvası olur, kontrolden çıkar.
3- Onlardan sonraki kuşak intikam hırsıyla büyür, tahtını sallar.
Aristo, çözüm olarak şu tavsiyede bulunur:
İnsanların arasına nifak tohumları ekeceksin. Birbirleriyle savaşınca, hakem olarak kendini kabul ettireceksin. Ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın! (Kaynak: İnternet)
Topluluklarda daima bir yönetici sınıfı ortaya çıkar. Zaman ve nüfus arttıkça yöneticiler halk içinde değil, insanüstü görünmez ve erişilmezlik kazanıyor. Büyük güç eline geçince kendi istek ve rahatlarını gerçekleştirmeye koyuluyorlar. Üstten aşağı doğru hepsi güç zehirlenmesiyle menfaat gruplarını genişletiyorlar. Örgütlenmelere baktığınızda yöneten ve yönetilenler silsilesi devam eder. Önemli olan insanlar özgür iradeleriyle kendi düşüncelerini ifade edebiliyorlar mı? Ülkemiz, dernekler, gruplar her neresi olursa olsun yöneticiler kişisel ihtiras ve istekleriyle yönetirlerse bir nevi köle-efendinin ötesine gidemez. Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi;
Bireyler düşünür olmadıkça, toplulukları istenen yönlere şunun bunun aklına göre iyi veya kötü yönlere sürüklemek kolay olur. Bu sürüklenişten kurtulmak için her bireyin yurt ve ulus kaderi ile ilgilenmesi gerektir.
(Ankara, 28.12.1919 )
Aklın yolu bilim ve okumaktan geçer. Herkesin herkesi olmadan, okuyalım, iyi yorumlayalım ki yanlışa doğru demeyelim..