Duvarlarla çevrili çim saha. Bu sahanın kapı aralığından izlediler dünyayı. Bir dünya dediler, yeşil, bir dünya dediler ışıklar içerisinde ve bir dünya dediler sıcak, sevimli ve yaşamaya değer.
Dünyadan bir bölüm, dağları, ovaları, suları ve şehirleriyle senin. Ülken, toprağın ama özgür ve bağımsız değilsin. Göz açtırmıyorlar, farklı ülkelere savaş diye sürüyorlar seni. Aslansın, kaplansın diye uyutuluyorsun fakat farkında olamıyorsun. Farkında olduğunda, atını alan Üsküdar’ı geçiyor.
Üsküdar bir defa geçilmiştir. Üsküdar geçilmiş ve Anadolu’da Türk Milletinin kurtuluş mücadelesi başlamıştır.
Üsküdar bir defa geçilmiş ve “Özgürlük, bağımsızlık benim kaderimdir.” Anlayışı gönüllerde yer etmiştir.
Üsküdar bir defa geçilmiş, padişah ve saltanat Osmanlının baş şehri İstanbul’u İngilizlere teslim ederek kaçmıştır. Böylece Türk Milletine padişah zulmü son bulmuş, İngiliz zulmü başlamıştır. Yunan Ege denizine döküldüğünde, Mustafa Kemali ilk önce tebrik eden, İstanbul valisi İngiliz olmuştur. Buradan düşmanın nasıl bir siyaset izlediğini düşüncelerinize bırakıyorum.
Keşke Yunan ordusu kazansaydı diyen, kanı bozuklar o gün ve bugün bataklık kurtları gibi kafalarını kaldırmışlardır.
Üsküdar bir defa geçildi, hak, hukuk ve adaletin üstünlüğü demokrasi benimsendi ve Türkiye Cumhuriyeti Atatürk tarafından kuruldu. Böylece Türk insanı köle olmaktan kurtuldu. Kadını erkeğine seçme ve seçilme hakkı tanındı.
Kadın geçmişindeki “Hatun” oldu.
Üsküdar geçildi, Türk Milleti tarihindeki özgür ve bağımsız düşüncesini söyleme fırsatını buldu. Bu düşüncesini padişah ve savunucuları asla yok edemeyecektir.
Üsküdar geçildi, dünyayı saran küreselleşme anlayışı maalesef Ülkemizi emellerine alet etti. Küreselleşme ile ayrımcılık yerleşik düşünce hâline getirildi ve tüketim toplumu olduk.
Post modern darbelerle kendine yeten ülke konumundan, üretmeyen, tüketen ülke durumuna düşürüldük.
Türk Milletinin özgür ve bağımsız yaşama isteği genlerinden gelmektedir. Bunu değiştirmek kimsenin elinde değildir.