Serbest piyasa ekonomisi cep yakmaya devam ediyor! Virüsü bahane ettiler Fiat artırdılar, Ramazan’ı bahane edip fiat artırdılar. Dövizdeki yükselişi bahane edip ürünlerin Fiatını artırdılar. Sebze, meyve ve market fiyatları üçe beşe katlandı. Fahiş fiyatlara dur diyen olmadı!
Ekonomi iyiye gidiyor, bu fiyatlar geri çekilir dedik, ülkede sorun yok; bu fiyatları asgariye indirler diye düşündük bunların hiç birisi olmadı. Sebze, meyve ve market ürünlerinin fiyatları tavan yaptı, cüzdan yakıyor, ama vicdanları nedense yumuşatmıyor.Az çalış, az emek ver ama çok para kazan! İnsanımızın ekonomi anlayışı bu…
Ülkemizde insanımızın yüzde sekseni asgari ücretle geçimini sağlıyor. İşçi, emekli ve günü birlik çalışan asgari ücretlilerin oranı çok yüksek! Bunlar nasıl geçinebiliyor diye bir istatistik yapan var mı? Bu ara marketleri, manavları, mağazaları dolaşıp Fiat alan var mı? Dolaşmanızı öneriyorum. Fiyatlar uçuk, hatta kaçık. İnsaf merhamet, vicdan cebe girmiş! Kaça aldın, kaça satıyorsun diyen yok! Satıcının vicdanına kalmış: serbest piyasa düzeni Ya?.. Adamların elinde fiyat etiketi her gün yeniliyorlar bu etiketleri!
Sahi sormak istiyorum kaçınız eve meyve götürebiliyor? Kaçınız evine ayda bir kaç kilo et götürebiliyor? Marketlere girip şöyle fiyatlara bakabiliyor musunuz?
Ben dolaştım sonuç mu: “Sizde hiç vicdan merhamet yok mu” sözcüğü kaldı dilimde!.. İnsanlar almasın, yemesin , kullanmasın diye mi bu fiyatları takıyorlar bu ürünlerin üzerine?
Bugünler de altına dövize de bir şeyler olmaya başladı. Altın rekor kırıyor, döviz de durmak bilmiyor. Devlet Babaya güveniyoruz: Ekonomimiz sağlam gidiyor diyorlar! İnşallah diyelim. Ama bu altına ve dövize ne oluyor da kuduruyor! Tam düğün nişan mevsimi…Altın durdurulamazsa düğün sahipleri perişan olur. Bir de yastık altı sevdamız var, temelli kuduracak desenize?.. Ülkemiz üzerine oynanan oyunların da farkındayız bunu da bir kenara yazın derim!
Ama gerçekten de bu Fiat artışları normal değil, anormal. Market fiyatları, sebze meyve fiyatları ve et fiyatları makul ve mantıklı seviyede değil! Serbest piyasada olsa soyguna seyirci kalmak devlet babaya yakışmaz. Kontrol ve denetim şart ve zorunlu.. Yoksa bu; soygun ekonomisine dönüşmüş olacak. Kontrol ve denetimsiz ekonomi olmaz, olamaz!
Ev, arsa ve otomobil alımı rekor seviyede! Kredi çeken çekene, ama bi de bunun geri ödemesi olacak! O zaman ne olacak?
Serbest piyasa demek vatandaşın soyulması demek değildir her halde. Allah göstermesin ülkemiz bir de ekonomik krizle karşı karşıya kalacak olursa seyreyleyin gümbürtüyü? Allah göstermesin, Allah göstermesin de…
Diyeceğimiz o ki: devlet baba kontrolü elinde tutmalı! Serbest piyasa da olsa, ürünün kalitesini, fiyatını, kar oranını ayarlayıp düzenleme devlet babaya ait olmalı. Kontrolsüz denetimsiz bir ekonomi olabilir mi? Özelleşmeyi desteklemiş olsak da bazı önemli kurum ve kuruluşlar devletin elinde kalmaya devam etmeliydi, bizim düşüncemiz bu yöndedir. Mesela yerel yönetimler bu konuda aktif rol oynayabilirler! Tarım Kredi kooperatifleri, şirketler ve üretici birlikleri teşvik edilip ekonomide aktif rol almaları sağlanabilir?
Sözün özü şu: Belirgin şekilde bir hayat pahalılığı var! Bunun nedenleri, amaçları ve niçinleri araştırılmalı. Bizim tesbitimiz şudur: Piyasaları sömüren üretici değil, aracı, tefeci, faizci karaborsacılardır. Tüketici mağdur, vatandaş mağdur, üretici- alın teri döken insanlar mağdur. Halkımız tefeciye, faizcilere, aracıya, stokçulara ve karaborsacıya soydurulmasın!.. Sözün özü bu…
“Hırsızın hiç mi suçu yok!” diyeceğim yine ben, yani ülkeyi yönetenlerin! Bu yazıda; ekonominin bu kadar kötü durumda olmasından, çarşı pazardaki fiatların bu kadar yüksek oluşundan, altın fiatının bu kadar artmasından, Türk Lirası’nın dolar ve avro başta olmak üzere yabancı para birimleri karşısında bu kadar değer kaybetmesinden yana yakıla söz edip de tüm bunların temel nedeni olan, 18 yıldır ülkeyi yönetip de işte bu duruma getiren siyasal iktidardan hiç söz edilmemesi, hayret doğrusu, olacak şey değil! Bu nasıl toplumsal, eknomik, siyasal analiz ve bu nasıl yazı böyle, gerçeklerden bu kadar kopuk, ütopik! Ülkeyi hep dış güçler, dış mihraklar mı bu hâle getiriyor böyle!