Okula gidecektim oysa ki. Bir gün öncesinden hazırlıklarımı yapmıştım. Kapının önünde unutursam diye koyduğum fotokopiler vardı. Yeni bir kazak almıştım Eflatun, o da hazırdı. Sabah zifiri karanlıkta yatağın dinmek bilmeyen sarsıntısıyla kalktığımda çocuğumun sağlıklı bir şekilde yanımda olmasını istedim önce… Şimşekler çakıyordu bir taraftan, yağmur felaketin kuvvetini arttıyordu. Sekiz kat nasıl indik bilmiyorum, hayal meyal kareler var gözümde.Kapı çaldı mesela; komşu, ailesiyle sanırım dama çıkmaya çalışıyordu. İnsan panik anında güvenli alan ayrımını karıştırıyor… Arabalara ulaştıktan sonra en yakınımdakilerin sağlıklı olduğunu duymak istiyorum. Düşünemiyorum, saat kaç insanlar uykuda mı? İyiyim diyorum, mesaj atıyorum tüm aileme. Gün ağırdıkca yükümüz artmaya başlıyor. Hızlıca yayılıyor kötü haberler gruplardan. Yardım çağrıları alıyoruz. Yine de yaraları kolay sarabilmek gibi bir umut var içimde.Tamam diyorum, artık artçıların şiddeti azalacak eve çıkabiliriz.
Yanılıyoruz tabi, birinciyi aratmayan bir deprem daha yaşanıyor, eve güvenli bir liman gibi sığındığımızda…Ayakkabımı iyice giyemeden bir kez daha aşağıda buluyorum kendimi…
Alınan kötü haberlerle geliyoruz bu ana kadar…
Unutmasın yüreğim 74’te çıkan yönetmeliğe bile uymayıp lüks mezarlıklar yapanları, gülen insanları bizlerden ayıranları…
Biz de unutmayalım; Dünya’nın en güzel ülkesinde depremle barışarak yaşayabileceğimizi…