77 yıllık geçmişime bakıyorum ve devamlı şükrediyorum. Cenab-ı Hak, lâyık olduğumdan çok fazlasını lütfetti. Kimseye muhtaç etmedi. Birçok düzeyde ülkeme hizmet etmeme, çok sayıda Öğrencime/Hesap Uzman Muavinine ve kontrolöre eğitim vermeme imkân sağladı. Bu arada birçok liderle tanışmak, beraber çalışmak fırsatım oldu.
Zaman zaman, bu liderlerin bazıları ile ilgili hatıralarımı aktarmak istiyorum.
1– Merhum Alpaslan Türkeş;
Belçika’daki, KDV ihtisasından, 1974 yılında döndüm. Günün Maliye Bakanı Deniz Baykal beni Ankara’ya çağırdı ve İzmir Defterdarı olarak tayin edileceğimi söyledi. (Kendisi, biz öğrenci iken SBF de asistandı. Oradan da, tanışıklığımız vardı.) “Hocam, mevcut arkadaşımız 21 yıldır görevde. Teşkilât pasifleşmiş, politikacıların kuklası olmuş. Ben, A dan Z ye her şeyi değiştiririm. Size çok şikâyet gelir” dedim. “Ben seni tanıyorum. Hesap Uzmanı Kurulu yöneticileri de, seni çok övdüler. Sana güveniyorum. Genç Bakanın, genç defterdarı olur. Kimseden çekinme ben hep arkanda olacağım” dedi.
a) Göreve büyük bir hızla başladım. İlk işim politikacıların iş takibini ve baskı yapmasını önlemek oldu. Sicili boğuk tipleri tespit ettim ve pasifize ettim. (Elbette, çok sayıda rica, baskı, tehdit oldu) Parti teşkilâtlarının hedefi oldum.
b) Hiçbir zaman milli ve manevi değerlere olan inancımı gizlemedim. Ancak, kimsenin inancına da karışmadım. Dürüstlüğü ve liyakati esas tuttum. Hemen, “faşist defterdar” diye aleyhimde (özellikle Demokrat İzmir gazetesinde) propagandayı başlattılar. Çıkarı zedelenenler, eşimi huzursuz etmeye çalıştılar. Evime devamlı olarak (güya ilişiğim olan)kadınlar telefon etmeye başladı. Edepsiz ifadeler ihtiva eden kartpostallar gönderdiler. (Buna rağmen biri 5 yaşında/diğeri henüz bebek iki yavrumuzla yeterince yorulan mali durumumuz müsait olmadığı için yardımcı da tutamadığım evin tüm yükünü çeken eşimi pes ettiremediler.)
c) Görevim sırasında emlâk vergisi uygulaması başlatıldı. Bir de gördük ki en pahalı evlere sahip olanlar üç kuruşluk vergi ödememek için inanılmaz düşüklükte değerler beyan etmektedir. Tabii, tümünü geri çevirdik. (Emlak Vergisi Dairesi Müdürü rahmetli Zeki Bey de çok yürekli, kaliteli, pervasız biriydi. Hiçbir baskıya kulak asmazdı.)
d) Meslek odalarının yöneticileri ile görüştüm. Mantıklı beyanlarda bulunulması konusunda anlaştık. Vergi tahakkuku iki katına çıktı. Tahsilatımız da yüzde 90’ları geçti ve ilk sıraya yükseldi.
e) Aslında defterdarlıkta kaliteli bir ekip vardı. Gelir/Milli Emlak/Muhasebat Müdürleri gayet iyi idi. Özellikle kontrol memurlarımız çok başarılı işler yaptılar. İzmir ve ilçelerinde ciddi bir denetim sağladılar. (Çoğu sonra, defterdar/defterdar yardımcısı/vergi dairesi müdürü oldu ve devamlı yükseldiler.) Tek eksik bu arkadaşlarımıza verilmesi gereken moral/destek ve inisiyatifti. Biz bunu sağladık ve sonucunu aldık.
f) Bu arada personelimizin çocukları için kreş, yemekhane, özel doktor ekibi, yardımlaşma sandığı, bekâr lojmanı gerçekleştirdik. Biri yazlık, diğeri kışlık iki yapı kooperatifi kurduk.
g) Teşkilatımıza baskı, torpil, rüşvet ve iş takibi giremez oldu. Yıllardır vergisini ödemeyen bir parlamenterin mülküne icra uyguladık. Kimseye farklı muamele yapmadık. Kendisini, merhum Demirel’in İzmir temsilcisi ve akıl hocası diye satan bir gazetecinin havasını bozduk. Bize rüşvet teklif etmeye cesaret eden bir partiliye haddini bildirdik.
Neticede 12’inci teşebbüste görevden alındık. (Rahmetli Yılmaz Ergenekon elinden geleni yapmıştır ancak kararnameyi önce başbakana imzalatmışlar ve kendisi de imzalamak zorunda kalmıştır.)
h) Emrin tebliğ edildiği gün merhum Türkeş telefonla aradı, çok üzüldüğünü, maalesef engel olamadığını, çalışmalarımızı takdir ettiğini, arzu edersem hemen Ankara’ya gelmemi, MHP’ye ait bakanlıklarda her görevi verebileceğini ifade etti. Teşekkür ettim ve İzmir’de kalıp, mücadeleye devam edeceğimi belirttim.
i) Ancak çıkarcı grubu, İzmir’de kalmamı engellemek istedi, başka bir ile tayinimi çıkarmak istedi. Ben de Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi Endüstri Mühendisliği Bölümüne öğretim üyesi olarak geçtim. Hayatımın en zevkli ve verimli on yılını yaşadım. Çok sayıda öğrenciye yararlı olmaya çalıştım. Bu arada yüksek lisans ve doktora yaptım.
j) Rahmetli Türkeş beni manevi evladı gibi kabul etti, desteğini hiç esirgemedi. Hayatta olduğu sürece karşıma aday bile çıkarmadı. Mekanı cennet olsun. Yaşadığım sürece minnetim devam edecektir. (Her yıl Türk Dünyası Kurultayı’nı rahmetli Türkeş’in denetiminde düzenledik. Bu arada Bosna, Kosova, Azerbaycan ve Çeçenistan’a ciddi destekler sağladık.)
Notlar:
– Görevim sırasında terörün de azgın olduğu bir dönemdi. Rahmetli Türkeş, (bana bir şey olmasın diye) Muzaffer Bey’in (Arap Muzaffer) koordinatörlüğünde beni uzaktan takip eden bir ekip görevlendirmiş. Çok uzun yıllar sonra öğrendim.
– Görevden aldıktan sonra, burnumu sürtmek için hesap uzmanlarını sevmeyen bir müfettiş görevlendirdiler. Yaptığım tüm sosyal hizmetler suç sayıldı ve 31 suç icat edildi. Manisa’da yargılandım, Bülent Arınç hiç para almadan beni savundu ve tüm suçlamalardan beraat ettim.
– Benden sonra kardeş gibi olduğumuz Galip Halıcı tayin edildi. O da hiç kimseye taviz vermedi, baskılara boyun eğmedi ve torpil taleplerini geri çevirdi. Kısa sürede onu da görevden aldılar ama bizim kurduğumuz düzen devam etti.
– Gazino, bar ve pavyonların vergi vermek diye bir alışkanlığı yoktu. Kontrol memurlarımızla gece sıkı bir denetim kurduk. Fiş ve fatura vermeye özellikle de o dönem yürürlükte olan işletme vergisini ödemeye başladılar. Bu arada kendisini kral ilan eden birisi, değerimin 5 TL olduğunu ilk kurşun isabet etmezse işimin biteceğini söyledi. Aynı gün haciz işlemi uygulattım. Tüm masa ve sandalyelerini kamyona yüklettim. Kuzu kuzu borcunu ödedi. Cenab-ı Hak (c.c.) kaderimize ne yazdıysa o olur. Kimse değiştiremez. Bu bakımdan kimseden korkmanın bir anlamı yoktur.
– Benden önce o kadar ilgisiz davranılmış ki, defterdarlık binasının zemin katından kamyonlar dolusu (birbirine yapışmış okunmaz hale gelmiş) fersude evrak temizlettim. Bu arada Yunan işgali döneminden kalma üç dört sandık morfin bile çıktı. (50 yıllık birikimi temizledik, fare üretim merkezini yok ettik.)
Üzüntü: Milli gururumuz Hamza Yerlikaya bizi hayal kırıklığına uğratmıştır. Para mı önemlidir, Türk halkının sevgisi mi?