Unutulmak ne acı, bu ifade karşılığını da doğrular.
İnsanı, unutmak da acıya yöneltir.
Bu acılar, yumak olur ve çileye dönüşür. Bu durumda, hayallerine erişemezsin.
Sonuçta acaba ile yetinmek, kişiye hüzün verir.
Unutulmak ve unutmak, sinir uçlarını, tırmalamaya başlar.
Kişiliği sarsan bu tür anılar, kalemin ucuna gelir, fakat satırlara aktarılamaz. Halbuki iki saattir, hayalimde nutuk çekiyor ve anılarımı, örneklerle açıklıyorum.
Unutulmak ve unutmakla ilgili anılarımı, kalemime rengarenk boyayla doldurdum. Renkleri karıştırmadan not etmek istedim. Anıları bahar yeşiliyle başlayıp ve sonbaharın sarısıyla bitirmek taraftarıyım.
Belleğimdeki tutkuları tekrar ettim. Fakat aktaramadım, sayfalara. Unutuldum mu diye kendimi suçladım.
Unutursan sen de unutulursun, çıkmazında bir süre bekledim. Yaşamın getirdiği irade güçsüzlüğünü idrak ettim. Aklımı kullanmayı deniyorum. Belleğimden söz olarak aktifleşen anılarımın yaşantıma yer etmesini sağlıyorum.
Acı olan, unutmanın olmadığı, ortamı hazırlamaktır. Bunun yolu da anıları yeşertmek için yaşantıyla ilgili sahaları, ziyaret etmekten geçer, diyerek kendimi teselli ediyorum.
Ziyaretler hasret gidermenin en iyi yoludur. Yalnız insan bıraktığı gibi bulmayı ümit ederken, çok farklı durumlar, önüne geliyor. Karşılaştığın bu elem verici sahneyi sineye çekmeyi de bilmelisin.
Dostlarını, bıraktığın gibi bekliyorsan, üzüleceksin. Çünkü, köprülerin altından ne suların geçtiğini fark edeceksin.
Acı tabloların çığlığını duyuyor ve tutuşup yanıyor. Gözlerdeki yaşı görüyor ve yutkunmayla karşılık veriyorsun. Görmediklerini de hissediyor ve duygusal olarak yaşıyorsun. Soramıyorsun arkadaşından haber. Beni niçin unuttu, demeye kalbin el vermiyor.
Anlatılanlar gönlünü serinletiyor. Yaşamında zorlandığın çileye katlanıyorsun. En azından unutma ile ilgili problemin ortadan kalkıyor. Belleğinde yer bulmuş anılarını yeniden dosyalıyorsun.
Nüfus kâğıdı gibi fotoğrafı yeniliyorsun. Nerede o gençlik fotoğrafın, benzerlik bile kalkmış, bu kadar mı değişirsin. Demekten kendini alamıyorsun. Aynaya bakmıyor musun? Deseler sana söyleyecek kelime bulamazsın. Nüfus kâğıdındaki fotoğraf yerine vatandaşlık numarasını koydular da görünmeyen yüz hattımı kabulleniyorum.
Belleğimin renkli simalarıyla sohbet ediyorum. Tatlı meyveleriyle, neşe dağıtan, ağaçlara yaslanıp gözlerimi kapatıyorum. Zaman geçse de duymuyorum.
Çaresiz bir yolcu gibi şehirden dostlara veda ederek çıkıyorum. Hayatın baharında bile çalım yemiş kişi olarak, doğanın kurallarına bir defa daha baş eğiyor ve göz yaşlarıma engel olamıyorum.
Sevgiye dair cemre düşseydi ve ılınsaydı çevremiz. Neşenin geldiğini, bildirseydi cazgır.
“Unutma beni” çiçeğini kokladım, yakama taktım. Mavisi ile pembesi arasında karar kılamadım.
Unutulmamayı ve unutmamayı özledim. Hayata sevgiyle bakmayı, umut ışığı kabullendim.
Hasan TANRIVERDİ